YETKİSİZ HEKİMLİK SUÇU
1219 Sayılı Kanun 25. Madde
Madde 25 – (Değişik: 23/1/2008-5728/22 md.)
Diploması olmadığı hâlde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile, hasta tedavi eden veya tabip unvanını takınan şahıs iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
1219 Sayılı Kanun 25. Madde
Gerekçesi Ve Özellikleri
Tababet Ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 25. Maddesi, toplumda yaygınlaşmış ve bilindik adı ile sahte doktorluk suçunu düzenlemiştir. Kanun metninde yer alan seçimlik hareketleri icra eden faile verilecek olan ceza, hem hapis cezası olarak hem de adli para cezası olarak müeyyidelendirilmiştir. Yetkisiz hekimlik suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Seçimlik hareketli suç; bir suçun birden fazla farklı şekilde ve hareketle işlenmesi şeklinde tanımlanır. 1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesi de, failin bir hastayı tedavi etmesi veya tabip(doktor) unvanını takınması şeklinde işlenebilen yetkisiz hekimlik suçunu düzenlemiştir.
Korunan Hukuki Yarar
Yetkisiz hekimlik suçunun cezalandırılmasında, farklı kanun metinlerinde yer alan diğer suçların cezalandırılmasındaki amaçlar gibi ortak güdülerle hareket edilmiştir. Çeşitli hareketlerin suç olarak tanımlanmasındaki amaç vücut dokunulmazlığının korunması olabildiği gibi mal varlığının korunması da olabilir. Yine kamu güvenliği, toplum huzuru korunan diğer hukuki yararlar arasında yer almaktadır. 1219 Sayılı Kanunu 25. Maddesinde düzenlenen yetkisiz hekimlik suçunda korunan hukuki değer ise toplum sağlığıdır. Diploması olmadan ve gerekli yetkinliğe sahip olmayan kişilerin, yapacakları müdahaleler ile insan hayatını tehlikeye atacağı su götürmez bir gerçektir. Düzenlenen bu madde metni ile özelde bireylerin esasında ise toplum sağlığı korunmaktadır. Dolayısıyla söz konusu bu seçimlik hareketlerin cezalandırılmasındaki temel amaç; mesleğin gerektirdiği yetkinliğe sahip olmayan kimselerin, insan sağlığı üzerinde faaliyet icra etmesinin yaratabileceği tehlikeleri önlemektir.
Mağdur
Suçun mağduru özelde tedavi edilen birey olsa da toplumdur. Çünkü cezalandırılması gereken bu seçimlik hareketlerin toplum içinde yaygınlaşması, diploma sahibi gerçek tabiplerin güvenilirlikleri noktasında noksanlıklara sebebiyet verecek ve ciddi bir panik ortamı yaratacaktır. Bu sebeple bireyler işbu suçun konusu olsalar da mağduru değillerdir.
Seçimlik Hareketler
1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesinde düzenlenen yetkisiz hekimlik suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Bu suçta seçimlik hareketler; hastayı tedavi etme(1) veya tabip unvanını takınma(2) olarak belirlenmiştir. Fail somut olayda her iki seçimlik hareketi de yapmışsa, tek fiilden cezalandırılır. Yani fail, diploması olmadan hasta tedavi etmişse, buna ek olarak kendisini çevresine tabip olarak tanıtmışsa; 1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesini ihlal etmekten cezalandırılır. Ve içtima uygulanmaz. Her iki seçimlik hareketten birinin gerçekleştirilmiş olması suçun oluşması için yeterlidir.
Sırf Hareketli Suç
Suç teşkil eden bir hareketin gerçekleştirilmiş olması ile suçun tamamlandığı ve herhangi bir neticenin ya da zararın aranmadığı suçlara sırf hareketli suç denir. Yetkisiz hekimlik suçu, 25. Maddede açıkça belirtilen iki seçimlik hareketin gerçekleştirilmesi ile tamamlanır. Failin tedavi etmiş olduğu hastanın ölmesi, yaralanması ya da kişinin kendisini çevresine tabip olarak tanıtması neticesinde, kişilerin zarara uğraması söz konusu bu suçun oluşması için önemli değildir. Ancak hastanın ölmesi durumunda Taksirle Öldürme, yaralanması sonucunda da Taksirle Yaralama suçlarının oluşacağı unutulmamalıdır. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu daha özel bir düzenleme olduğu için yukarıda belirtilen neticelerin gerçekleşmesi durumunda fail hakkında, TCK 85(Taksirle Öldürme) veya TCK 89(Taksirle Yaralama) maddeleri uygulanacaktır.
Yetkisiz Hekimlik Suçuna Konu Seçimlik Hareketler
1-Hasta Tedavi Etme
Tıbbi müdahale, kişinin tıbben kabul edilen amaçlara yönelik olarak, tıp biliminin insan üzerinde uygulanmasına ilişkin her türden faaliyeti ifade etmektedir. Görüldüğü üzere tıbbi müdahale için yapılan tanım oldukça geniş ve zengin bir açıklama barındırmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken husus,her tıbbi müdahalenin 1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesinde düzenlenen suç kapsamındaki koruma alanına girmemesidir. Çünkü tıbbi müdahale, tedavi fiillerine göre çok daha geniş ve üst kavram niteliğindedir. Yetkisiz hekimlik suçunda, hekim olmayan kişinin herhangi bir tıbbi müdahalesi değil; tedavi niteliği taşıyan müdahalesi cezalandırılacaktır. Tedaviden kasıt ise iyileştirici müdahaledir. Ancak yine belirtmekte fayda var ki her türlü iyileştirici müdahale yukarıdaki kanun metninde düzenlenmiş olan suçtaki ”tedavi” niteliği taşımayacaktır. 1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesinde düzenlenen bu suçunun kanuni tanımındaki tedaviden anlaşılacak olan, hekimin icra etmesi beklenen düzeyde ve yoğunluktaki müdahaledir. Bu nedenle salt muayene ve teşhis fiilleri hasta tedavi etme kapsamında sayılmayacaktır. Aksi kabul, kıyasa yol açacak ölçüde geniş yoruma yol açacaktır. Ancak ceza hukukunda dar yorum ilkesi geçerlidir. Dolayısıyla bir fiilin tedavi mahiyetine sahip olup olmadığının tespiti, tıp bilimi konusunda yetkin resmi bilirkişilerden alınacak rapor doğrultusunda belirlenmelidir. Bu konuda verilmiş olan ve içtihat haline gelmiş olan yüksek mahkeme kararları vardır. Yukarıdaki açıklamalara ek olarak failin hasta tedavi etmeye elverişli araçlar bulundurması veya bir muayenehane ortamı yaratması; belirli bir hastayı ya da hastaları tedavi ettiği somut olarak saptanmadan, tek başına yetkisiz hekimlik suçunun oluşmasının göstergesi değildir. Dolayısıyla şüpheli hakkında yürütülen soruşturmada hastaları tedavi etmek için bulunan aletlerin, kullanıldığı somut bir olay ya da tedavi süreci belirlenmeden, şüphelinin yetkisiz bir şekilde hasta tedavi ettiği çıkarımını yapmak yanlış olacaktır.
2-Tabip Unvanını Takınma
Tabip unvanını takınmak, failin başkaları üzerinde, tıp eğitimi almış ve doktorluk yapabileceği noktasında objektif kanaat oluşturmasıdır. Kişinin bunu sahte diploma, sahte kimlik aracılığıyla yapması durumunda; işlemiş olduğu yetkisiz hekimlik suçundan ve Resmi Belgede Sahtecilik (TCK 204) ya da Özel Belgede Sahtecilik (TCK 207) suçundan da cezalandırılmasını gerektirir. Bu konuda düzenlenen Türk Ceza Kanunun 212. Maddesi oldukça açıktır. Şöyle ki;
(1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgilisuçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur. Görüldüğü üzere yetkisiz hekimlik suçunun, belgede sahtecilik yapmak suretiyle işlenmesi gerçek içtima hükümlerinin uygulanmasını gerektirir.
Manevi Unsur
1219 Sayılı Kanunun 25. Maddesinde düzenlenen Yetkisiz Hekimlik suçunda özel kast aranmaz. Yinesöz konusu bu suçun taksirle işlenmesi de mümkün değildir. Çünkü bir suçun taksirle işlenebilmesi için bunun kanunda açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla yetkisiz hekimlik suçu genel kast ile işlenebilmektedir.
Teşebbüs
Yetkisiz Hekimlik suçu, sırf hareket suçu olduğundan teşebbüs mümkün değildir. Ancak Hakaret (TCK 125) suçunda olabileceği gibi icra hareketleri bölünebiliyorsa teşebbüs mümkündür. Yukarıda detaylı bir şekilde değinildiği üzere, tedavi ortamının hazırlanması ve muayene araç gereçlerinin sağlanması cezalandırılmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirilmelidir.
Yargılama Süreci ve Sonuç
Yetkisiz Hekimlik suçunda, Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir. Resen soruşturulan bu suçta yaptırım 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır Fail hakkında TCK 62’de uygulanmak suretiyle söz konusu sonuç yaptırım 2 yılın altına da düşebilir. Cezanın 2 yılın altına düşmesi durumunda ise hem TCK 231 hem de TCK 51 uygulama alanı bulabilir. Tüm bu yargılama aşaması boyunca, failin takdiri indirim
sebeplerinden yararlanmasınısağlamak ya da alacağı cezayı alt sınırdan belirlemek için mutlaka hukuki destek alınmalıdır.
TCK 62: Takdiri İndirim Sebepleri
TCK 231: Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Müessesesi(HAGB)
TCK 51: Cezanın Ertelenmesi
Yetkisiz Hekimlik Suçu(1219 Sayılı Kanun 25. Madde) Yargıtay Kararları
Yargıtay 19.Ceza Dairesi
Esas: 2015/ 33150
Karar: 2017 / 10872
Karar Tarihi: 11.12.2017
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 1219 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Toplanan deliller arasında muayene ve tedavi araçlarının bulunması suçun işlendiği noktasında kesin
kanaat oluşturmak için yeterli mi?
Yerel Mahkemece,verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya
incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan
incelemede;
1219 sayılı Kanun’un 25. maddesi; “Diploması olmadığı halde , menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile
, hasta tedavi eden veya tabip unvanını takınan şahıs iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para
cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, Kanun’un 25. maddesindeki suçun maddi unsurları “Menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile
diplomasız olarak hasta tedavi etmek veya tabip unvanını takınmak”tır.
Mahkemece, sanığın işyerinde yapılan işlemlerin camda yapışık olarak sıralandığı, içerideki bir odada bir
adet muayene sedyesi ile raflarda kullanıma hazır çeşitli ilaç ve enjektörlerin tespit edildiği belirtilen
“13.03.2013” tarihli tutanakta imzası bulunan tutanak mümzilerinin ifadelerinin alınması suretiyle, tespitin
hangi somut delillere istinaden yapıldığının sorulmasıyla, işyerinin bulunduğu muhitte zabıta araştırması
yapılarak, suç tarihlerinde veya daha öncesinde, sanık tarafından işyeri olarak kullanılan adreste ” Baran
Sağlık Kabini” adıyla faaliyet gösterdiği iddia olunan işletmenin suç tarihlerinde faal olup olmadığına ve bu
işyerinde hasta tedavi edilip edilmediğine dair araştırma yapılması ile buna göre sanığın hukuki
durumunun tayin ve takdiri gerekirken, somut olarak bir hastayı tedavi ettiği tespit edilemeyen sanık
hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre de;
1-) Açılan kamu davasının niteliğine göre, 1219 sayılı Kanun’da davaya katılma hak ve yetkileri açıkça yazılı
olmayan ve suçtan doğrudan zarar görmeyen İl ve İlçe Sağlık Müdürlüğü veya Diş Tabipleri Odası gibi tüzel kişi
kurumların davaya katılma ve hükmü temyize yetkileri bulunmadığı gözetilmeksizin, mahkemece İl Sağlık
Müdürlüğünün kamu davasına katılan olarak kabul edilmesiyle, katılan idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
2-) Suç tarihinin, sanığa ait işyeri adresinde Akdeniz İlçe Sağlık Müdürlüğü yetkililerince denetim yapılan
“13.03.2013” tarihi olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında suç tarihi olarak “2013” tarihinin yazılması,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak,
HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın321.
maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp
sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 11/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 7.Ceza Dairesi
Esas: 2012/ 31276
Karar: 2013 / 25353
Karar Tarihi: 25.12.2013
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 1219 sayılı kanuna muhalefet
HÜKÜM : Hükümlülük
Soruşturma aşamasında elde edilen deliller, ATK aracılığıyla incelenmiş mi? Dosya kapsamına giren
tanıklar dinlenmiş mi?
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya
okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükmolunan cezanın nevi ve miktarına göre sanığın duruşmalı inceleme isteğinin 1412 sayılı CMUK.nun
318/1.maddesi uyarınca REDDİNE,
1-Sahteliği iddia edilen reçetelerdeki imzaların sanığa ait olmasının muhtemel olduğu şeklindeki imza
incelemesine ait bilirkişi raporu karşısında, sanığın sahte olarak düzenlediği iddia edilen … ve … adına
düzenlenen reçetelerdeki imzanın sanığa ait olup olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas
Dairesinden bilirkişi raporu alınarak,sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmemesi,
2-Sanığın muayenesini yaptığı iddia edilen …’ın tanık sıfatı ile olaya ilişkin dinlenilmeden ve sanık …
hakkında olaya ilişkin Uluborlu Kaymakamlığı tarafından 4483 Sayılı Kanun kapsamında yapıldığı
anlaşılan idari soruşturma dosyasının onaylı bir sureti getirtilerek buradaki kayıt ve belgeler
incelenmeden,sanığın kendisi adına reçete ve hasta muayenesi yaptığı iddia edilmesi karşısında bu konudaki
bilgisi 5271 Sayılı CMK’nun 48 maddesi hatırlatılarak tanık sıfatı ile dinlenilmemesi,
3- 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı .R.G. de yayımlanan 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı kanunun 22. maddesi
ile değiştirilen 1219 Sayılı Kanunun 25 maddesi kapsamında sanık lehine olan düzenlemenin tayini
açısından sanığın işlediği iddia edilen eylemlerin tarihleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tesbit
edilmeden eksik inceleme sonucu yazılışekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş, ohduğundan hükmün 5320 sayılı yasanın
8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA,
25.12.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Yakup NUROĞLU’na aittir. Sitemizdeki makalelerin
kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai
işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Av. Muhammet YILMAZ