Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, trafik kazanda hayatını kaybeden 10 yaşındaki oğulları için maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açan aile ile ilgili olarak, Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi `nin `maddi tazminat verilmesine yer olmadığına` şeklindeki kararını onadı. Karara muhalif kalan Daire Üyesi Mehmet Uyumaz , “Bu tür görüşler; çocuğun ölümü ile anne ve babanın bu ölümü `kurtuluş` kabul etmeleri gibi adaletsiz, acı verici, adalete olan güveni yok edici gibi bir sonucun doğmasına neden olur. Bu tür adaletsizliklerin önlenmesi gerekir” dedi. MAHKEME: “MADDİ KAYIP YOK” Gaziosmanpaşa İnşaat Yatırım Hizmet Taahüt Sanayi Tic . A.Ş. a ait aracı kullanan Cemil Bozyokuş, 10 yaşındaki Alaattin Eldeniz`e çarparak ölümüne neden oldu. Dört çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olan Alaattin Eldeniz için ailesi 35 bin YTL `lik maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu. GOPAŞ mahkemede yaptığı savunmada Alaattin Eldeniz`in aniden yola fırladığını, şoför Bozyokuş`un direksiyonu sola kırdığı halde kamyonet tipi aracının kazadan kurtulamadığını belirtti. Mahkeme maddi tazminat talebinin reddine, kazada ölen Alaattin Eldeniz`in annesi Aynur Eldeniz`e bin, baba Sedat Eldeniz`e bin ve üç kız kardeşe 500`er YTL olmak üzere toplam 3 bin 500 YTL manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi. Mahkemenin, acılı aileye maddi tazminat ödememesine hazırlanan bilirkişi raporu neden oldu. Raporda, toplam 5 bin 500 YTL maddi tazminat talebinde bulunan aile borçlu çıkarıldı. Çocuğunu kaybeden ailenin maddi bir zarara uğramadığına dikkat çekilen raporda aile bin 537 YTL borçlu çıkartıldı. Bilirkişi Avukat İsmail Gömlekli, yazdığı raporda, “Hak sahiplerinin destekten yoksun kalma zararı, yetiştirme giderleri ile tamamen karşılanmış ve eksi bakiye ile karşı karşıya kalınmıştır” denildi. YARGITAY MAHKEME KARARINI ONADI Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, mahkemenin verdiği maddi tazminat talebinin reddi kararını onarken, aileye verilen manevi tazminat miktarının iki katına çıkartılarak düzeltilmesine oyçokluğuyla karar verdi. Eldeniz ailesine maddi tazminat ödenmemesi yönündeki mahkeme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş belirten Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyesi Mehmet Uyumaz, yazdığı karşı oy yazısıyla Türkiye gerçeğini gözler önüne serdi. Acılı aileye maddi tazminat ödenemeyeceğine karar veren Mahkemenin kararının bozulması gerektiği yönünde oy kullanan ancak, azınlıkta kalan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyesi Uyumaz verilen kararı sert bir dille eleştirdi. Uyumaz karşı oy yazısında şöyle dedi: “Davacı baba S. E. ve anne A. E.`in çocukları olan destek A. E. olay tarihinde 10 yaşındadır. Yerel mahkeme tazminat miktarlarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırmış ve sonuçta davacı anne ve babanın ölen çocuklarından destek almalarının imkansız olduğu belirlenmiştir. Davacı anne ve babanın borçlu durumda kaldıkları ve destekten yoksun kalma zararlarının yetiştirme giderleri ile karşılandığı bilirkişi raporunda tespit olunmuştur. Bu hesaplama ve uygulama biçiminin doğru kabul edilmesi mümkün değildir. Haksız ve insafsız bir uygulamadır. Yaşam gerçeklerine de aykırıdır. Ülkemizde 20 milyon kişi açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaktadır. Asgari ücret de açlık sınırının çok altındadır. Çocuklar toplumun büyük kesiminde okula giderken anne babalarına `yardım` ve `hizmet` ederek destek olmaktadırlar. Çocukların eğitim giderlerine ayrılan pay yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan ailelerde, onların aile bütçesine kattıkları bedensel yardım ve hizmet katkılarının çok altındadır. Çocuğun ölümü ile ailede bir boğaz eksilir. Bu da büyük bir tasarruf miktarı değildir. Topluma karışan, ülke gerçeklerini bilen her kesimdeki insanın, çocukların küçük yaştan itibaren ailesine ekonomik katkı yapmak için çalıştıklarını görürler. Ülkemizin tarımla geçinen kesiminde de bu böyledir. Son yıllarda göçlerle kalabalıklaşan kentlerde de çocuklar ailelerine ekonomik katkı için küçük yaşta çalışma hayatına atılmaktadırlar. Yaşamak için başkaca şansları yoktur. Bu durum, yaşamın inkar edilemez gerçeğidir. Ancak bu gerçek tazminat davalarına yansımamaktadır. Bu durum acı vermektedir. Hukukçuların bu yaşam gerçeğini görmeleri gerekir. Bizim iş yasalarımızda ve diğer yasalarımızda da çocukların çalışmaları ile ilgili hükümlere yer verilmiştir. Tüm bu hususlar çocukların aile bütçesine katkıda bulunduklarının açık kanıtıdır. Ülkede 20 milyona yakın insan açlık sınırında yaşamaktadır. İndirim gerekeceğine dair bu kararlarda yer alan görüşler, can zararını göz ardı eden, acıyı bilmeyen, maddeci bir bakış açısını kabul eden görüşlerdir. Bu tür görüşler; çocuğun ölümü ile anne ve babanın bu ölümü `kurtuluş` kabul etmeleri gibi adaletsiz, acı verici, adalete olan güveni yok edici gibi bir sonucun doğmasına neden olur. Hukukçular bu adaletsiz sonuca biran önce son vermelidirler. Yargıya olan güven ve saygının azaltılmasını hiçbir hukukçunun kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Bunun için bu tür adaletsiz uygulamaların biran önce önlenmesi gerekir. Toplumun, bu uygulamalar için birçok alayda büyük tepkiler verdiğini de görmek zorundayız. Destek tazminatı isteyen anne ve babanın borçlu durumu düşürülmesi gibi bir uygulamanın ölüme neden olan ve zarar veren davalının, davacı anne ve babadan teşekkür beklemesi gibi bir durumun ortaya çıkmasına hukuk `dur`demelidir. Hukuk devletinin gereği de budur. Türk toplumunda her ailenin bir aile bütçesi vardır. Bu bütçe geliri sınırlı olup, her çocuk için yapılacak harcama da aile bütçesinin sınırını aşmaz. Ailede çocuk sayısına göre gelir ve giderler denkleştirilir. Anne ve baba kendi istek ve gereksinimlerinden vazgeçerler ve çocukları için harcama yaparlar. Çocuk destekten çıktığında ise; bu kısıntı sona erer, ailenin bütçesi rahatlar. Bu ise tasarruf değildir. Aile bütçesinde artış olmaz. Tüm bu nedenler; uygulamanın yanlışlığını ortaya koymaktadır. Hiçbir hukuk devletinde çocuğu ölen anne ve babaya ölüme neden olan kişiye teşekkür etmelerinin gerektiği gibi bir sonucun doğmasına neden olacak şekilde karar verilmez. Somut olayda da; çocukları olan anne ve baba destekten yoksun kalma talebinde bulunmuşlardır. Ancak davacı anne ve baba destek tazminatı talebinde bulunmuşlardır. Ancak davacı anne ve baba destek tazminatı yerine borçlu bulunmuşlar ve yerel mahkeme destek tazminatı talebini reddetmiştir. Bilirkişilerin hesaplama biçimleri varsayımlara dayanmaktadır. Gerçeklere uymamaktadır. Bunlar, Türk toplumunun gerçekleridir. Yüksek daire başlangıçta indirim gerekmeyeceği şeklinde karar vermiş iken, sonradan indirim gerekeceği yönündeki kararlarına döndüğünde toplumun adalete olan güveni sarsılmayacak, saygısı artacaktır. Anne ve babalar da çocukları öldüğünde yaşadıkları acıyı ikinci bir defa yargı kararlarıyla yaşamamış olacaklardır. Yerel mahkeme kararı hatalı olup karar bozulmalıdır. Davacı anne ve babanın destek tazminatı talepleri kabul edilmelidir.”
Share this post