Haberlere konu olay şu şekilde gelişti; F…’dan gelen gurbetçi aile yazlık yer olan B…’da kaldıkları otelde kendi bilgileri dışında domuz eti yedirildiği gerekçesiyle otele karşı tazminat davası açtı. Yapılan incelemede davaya konu otelin deposunda iki yüz kilogram domuz eti çıktı. Otel yönetimi, “Otelimizde yabancı müşteriler de var. Domuz eti onlar için” savunması yaptı.
Dosya, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nde görüşüldü. “Davacılar davalı tarafından kendilerine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4/A maddesinde öngörülen ayıplı hizmetin verildiğini ve Borçlar Kanununun 49. maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluştuğunu ispat edemedikleri gibi hizmetin verildiği tarih itibariyle de kendilerine domuz eti yedirildiğine dair herhangi bir tespit yapılmamıştır. Sonradan otelde domuz eti bulundurulduğunun tespit edilmiş olması davacılara da domuz eti yedirildiği sonucunu doğurmaz. Mahkemece, ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmesi gerekir” denildi. Yeniden yapılan yargılama sonunda mahkeme önceki kararında direndi.
Bu nedenle dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Hukuk Genel Kurulu da son noktayı koyarak; “Davalının işlettiği tatil köyünde davacıların konakladığı dönemden kısa bir süre sonra yapılan denetimlerde sağlığa zararlı, son kullanma tarihi geçmiş ve menşei de tespit edilemeyen et ürünleri ve bu arada ayrıca domuz etinin de tespit edildiği görülmüştür. Bu durumda davacıların kaldıkları dönemde kendilerine de bu etlerden yedirildiği kanaatiyle açtıkları manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin mahkeme kararı yerindedir..”
Haberlere konu olan 13.Hukuk Dairesi’nin 24.05.2012 tarihli 2012/9272 Esas 2012/13487 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.02.2014 Tarihli 2013/13-492 Esas 2014/87 Karar sayılı içtihadının, mevzuat ve içtihat programımızda mevcut olduğunu belirtmek isteriz.