İhtiyati Haciz; alacaklının rehinle teminat altına almadığı, para alacağını zamanında ödemesi hususunda garanti altına almak amacıyla mahkemeye başvurarak aldığı karar çerçevesince borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda önemle vurgulanması gereken ihtiyati haczin bir dava değil, geçici bir hukuki koruma olduğudur.
Muaccel hale gelmiş alacaklar için alacağın muaccel olması yeterli iken müeccel yani vadesi gelmemiş olan alacaklar için bir takım koşulların mevcut olması gerekir bunlardan ilki alacağın bir para alacağı olması gerektiğidir. Konusu para olmayan alacaklar için ihtiyati haciz kararı verilemez. Bir diğer koşul ise alacağın rehinle güvence altına alınmamış olması gerekir. Ve son olarak ihtiyati haciz nedenlerinden birinin olması gerektiğidir. Temelde bu nedenleri genel nedenler ve özel nedenler şeklinde iki başlık altında toplayabiliriz. Temel nedenlere örnek olarak borçlunun belli bir yerleşim yerinin olmayışı, taahhütlerinden kaçmak için mallarını kaçırıyorsa ya da kendi kaçma hazırlığındaysa yahut alacaklılarının haklarını ihlal etmek amacıyla hileli davranışlarda bulunuyorsa ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz kararını vermeye yetkili mahkeme HMK maddelerine göre belirlenir. Görevli mahkeme ise asliye mahkemeleridir. Fakat mevcut konkordato mühleti varsa bu mühletin kaldırılması halinde verilecek ihtiyati haciz kararını icra mahkemesi verir. İhtiyati haciz, mahkemeden bir dilekçe ile talep edilir. İhtiyati haciz kararı bir ilama bağlı ise herhangi bir teminat alınmaz. İlam niteliğindeki bir belgeye dayalı ise teminatın alınıp alınmayacağını mahkeme takdir edecektir. Bunların dışında ise ancak belirli bir teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilir. Kanunda bu oranla ilgili bir bilgi mevcut olmamakla beraber uygulamada çoğu zaman bu teminat tutarı ihtiyati haciz dilekçesinde belirtilen tutarın %15 i oranındadır. İhtiyati haciz kararı İİK 265. Maddesinde belirtildiği üzere temyiz edilemez, bu sebeple ihtiyati haciz kararı alan alacaklı hemen kararın icrasını yani borçlunun mallarına haciz konulmasını isteyebilir. Bazen uygulamada da ihtiyati haciz kararının uygulanması ve ihtiyati haczin kesinleşmesi yani ihtiyati haczi tamamlayan merasimin süreleri karıştırılabiliyor. Buna dikkat etmek gerekir. Alacaklının ihtiyati haciz kararını on gün içinde ihtiyati haciz kararı vermiş olan mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesine başvurarak ihtiyati haciz kararının uygulanmasını istemesi zorunludur. Aksi durumda İİK 261. Maddede belirtildiği üzere ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı kanun değişikliğine göre ihtiyati haciz talebinin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Yüzüne karşı aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen taraf da istinaf yoluna başvurabilir. Bölge Adliye Mahkemesi bu başvuruları öncelikle inceler ve verdiği kararlar kesindir. İhtiyati haczin kesinleşmesi ise; ihtiyati haczin konulmasından sonra alacaklının yedi gün içinde harekete geçerek ihtiyati tamamlatması yani ihtiyati haczi kesin hacze dönüşmesini sağlaması gerekir.
Alacaklı, borçluya karşı takip yapmadan ya da dava açmadan önce ihtiyati haciz kararı alarak borçlunun mallarına, ihtiyati haciz koydurtmuşsa yedi gün içinde borçluya karşı takip yapmak veya alacak davası açmak zorundadır. Bu yedi günlük sürenin hukuki niteliği hak düşürücü süre olduğudur. Yani bu sürede takip yapılmaz ya da dava açılmaz ise ihtiyati haciz kararı kendiliğinden hükümsüz olacaktır. Bu yedi günlük süre içerisinde alacaklı ister haciz isterse iflas yoluna başvurabilir. Borçlu kendisine gönderilen ödeme emrine karşı itirazda bulunmaz ise takip kesinleşmiş olacaktır. Ve Böylece ihtiyati haciz kendiliğinden kesin hacze dönüşecektir. Buna karşılık bir itiraz gelirse takip durur. Fakat takibin durması ihtiyati haciz kararının uygulanmasına engel oluşturmayacaktır. Yani itirazla birlikte duran takibe rağmen borçlunun mallarına haciz konulabilir. İtiraz kendisine tebliğ edilen alacaklı ise itirazı hükümden düşürmek için yedi gün içinde ya itirazın iptali davasını açmalı ya da itirazın kaldırılması yoluna başvurmalıdır. Mahkemenin itirazın iptaline karar vermesiyle birlikte ihtiyati haciz kesin hacze dönüşecektir.
Alacaklı, borçluya karşı alacak davası açtıktan ya da icra takibi yaptıktan sonra da aynı alacak için ihtiyati haciz kararı alabilir. Peki dilekçe ile mahkemeden istenen ihtiyati haczin sonrasında haksız bir ihtiyati haciz olduğu ve bu haksız ihtiyati haczin uygulanması halinde borçlunun yapabileceği bir yol var mıdır diye sorulacak olursa böyle bir durumda tazminat davasından bahsetmemiz gerektiğini söyleyebilirim. Haksız yere ihtiyati haciz uygulanması halinde alacaklı kusursuz olarak borçlunun zararlarını karşılamak zorundadır. Buradaki durumun borçlar kanunumuzdaki haksız fiil sorumluluğa çok benzediğini belirtebiliriz. Yani tazminat davasının şartlarından ilki, verilen ihtiyati haciz kararının uygulanmış olması gerektiğidir. Yani ihtiyati haciz kararının verilmiş olması yeterli olmayıp uygulanmış, borçlunun mallarına haciz konulmuş olması gerekir. Ve ihtiyati haciz kararının haksız olması yani mahkemece kaldırılmış veya alacaklının açtığı davayı kaybetmiş olması gerekir. Ve tüm bunların sonucunda maddi bir zarar mevcut olmalıdır. Ve tabi ki haksız olan ihtiyati hacizden dolayı uğranılan zarar arasında uygun bir illiyet yani nedensellik bağı olmalıdır. En başta da belirttiğim gibi haksız ihtiyati haciz koyduran kişinin kötü niyetli olması veya kusurlu olması gerekmez. Buradaki sorumluluk bir nevi fedakârlığın denkleştirilmesine dayanan bir kusursuz sorumluluktur. Buradaki tazminat davasında görevli mahkeme genel kurallara göre belirlenir. Yetkili mahkeme de genel kurallara göre belirlenecektir. Yani, davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesi haksız fiile ilişkin haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi ya da ihtiyati haciz kararını vermiş olan mahkemedir.