T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2014/594
Karar No:2015/2667
K. Tarihi:18.11.2015
Y A R G I T A Y İ L A M I
Taraflar arasındaki “tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.03.2012 gün ve 2011/441 Esas, 2012/112 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30.04.2013 gün ve 2013/9815 Esas, 2013/16455 Karar sayılı ilamı ile;
(…Alacaklının icra mahkemesine başvurusu, İİK.nun 89/4.maddesinin göndermesi ile 3. şahsın verdiği cevabın doğru olmadığından bahisle aynı Kanunun 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırma ve tazminat isteminden ibarettir.
Mahkemece, 30.03.2010 tarihinde, alacaklının mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığından şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmiş, temyiz üzerine de Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2011 tarih ve 2011/2228-4039 sayılı kararıyla ceza talebi yönünden mahkemenin kararı onanmış, ancak tazminat talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bozma üzerine mahkemece, alacaklının şikayet hakkının İİK’nun 349.maddesi uyarınca düşmesi nedeniyle tazminat talep hakkının da ortadan kalktığından bahisle istemin reddine karar verilmiştir.
İİK.nun 89/4.maddesi son cümlesine göre icra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder. Cezalandırmaya ilişkin şikayet hakkının anılan madde dolayısıyla düşmesi, tazminat davasının incelenip, sonuçlandırılmasını engellemez. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp hasıl olacak sonuca göre alacaklının tazminat istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı nedenlerle bu istemin reddi isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İİK’nun 89/4.maddesine dayalı olarak üçüncü şahsın verdiği cevabın doğru olmadığı ileri sürülerek tazminat ve aynı Kanunun 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırılması istemlerine ilişkindir.
Davacı/alacaklı vekili, borçlu İsmail Kebiç’in dosya borcunu karşılar miktarda davalı 3.şahısta fatura mukabili hak ve alacağı olduğunu icra dosyasına beyan etmesi üzerine davalıya İİK’nun 89.maddesi uyarınca 1. haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, davalının borcu olmadığı şeklinde itiraz ettiğini, bu itiraz nedeniyle 3. şahıs şirketin itiraz ettiği miktar kadar tazminata mahkûm edilmesi ve şirket yetkilisinin tecziyesi için iş bu davanın açıldığını ileri sürerek, davalının itiraz ettiği iki fatura mukabili toplam 147.500,00 TL tazminata ve davalı-şüphelinin İİK 338/1 maddesi gereğince hakikate aykırı beyanı nedeniyle 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu faturalara ilişkin malların müvekkiline teslim edilmediğini, böyle bir borçlarının olmadığını, muvazaalı olarak ve sırf üçüncü kişi müvekkilini zarara uğratmak veya alacaklıyı oyalamak maksadıyla borçlu İsmail Kebiç tarafından böyle bir beyanda bulunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece verilen ilk kararda, alacaklının mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmiştir. Bu kararın temyizi üzerine Özel Dairece ilk bozma ilamında davacının ceza talebi yönünden mahkemenin şikâyetin düşürülmesi şeklindeki kararı onanmış, ancak tazminat talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece ikinci kararda, alacaklının şikâyet hakkının İİK’nun 349.maddesi uyarınca düşmesi nedeniyle tazminat talep hakkının da ortadan kalktığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş, hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü şahsın verdiği cevabın doğru olmadığı ileri sürülerek İİK’nun 338/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasını isteme hakkının düşmüş olmasının, davacının tazminat isteme hakkını da ortadan kaldırıp kaldırmayacağı noktasında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve iflas Kanunun (İİK) 89. maddesinin 4. fıkrası aynen; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini istiyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.” düzenlemesini içermektedir.
Yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere icra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halletmek zorundadır.
Bu emredici Kanun hükmünün sonucu olarak özel hüküm olan İİK’nun 349. maddesinde belirtilen “Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer.” şeklindeki düzenlemenin tazminat davası yönünden uygulanma imkânının bulunmadığı hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açıktır.
Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1998 gün ve 1998/8-537 Esas, 1998/540 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; haciz ihbarnamesine verilen cevabın gerçeğe aykırı bulunması durumunda üçüncü kişinin cezalandırılması isteğine, bu isteğin tabi tutulduğu şekil ve şartla bağlı olmaksızın ayrıca tazminat talebi de eklenebileceği gibi, bu tazminat isteğinin ceza davasından ayrı olarak müstakil bir dava konusu yapılabilmesi de mümkündür.
Bu itibarla, üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik şikayet hakkının İİK’nun 349. maddesi uyarınca düşmesi, tazminat davasının incelenip sonuçlandırılmasını engel değildir.
O halde yerel mahkemece, tarafların delilleri toplanıp hasıl olacak sonuca göre alacaklının tazminat istemi hakkında bir karar verilmesinin gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.