T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi
Esas No:2010/12803
Karar No:2010/9690
K. Tarihi:
Davacı, işkolu kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, yetkisizlik kararı vermiştir.
Hüküm süresi içinde davalılardan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
HUMK’un 413. maddesi uyarınca davacı yargılama giderlerini harç tarifesi gereğince ödemek zorundadır. Bunun ayrık hali adli yardımdır.
Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir. Herhangi bir istek olmaksızın resen yapılacak işlemlere ait harçlar, aksine hüküm yoksa, lehine işlem yapılan kişilerden alınır.
Türk Yargı sistemine göre hakim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da, tarafların istekleri bağlı tutulmuştur. (HUMK m.72 ve 75) Bu yolla, “delillerin taraflarca hazırlanması” prensibinden hareket olunarak ilgililer, dinletmek istedikleri tanıklar ile bilgisine başvurulmasını diledikleri bilirkişilerin keşif ve benzeri incelemelerin gerektirdiği masrafları karşılamakla yükümlü tutulmuşlar, buna uymamaları halinde de isteklerinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür. (HMUK m .414) Usulün 159-163. maddeleri ise bu konuda tamamlayıcı hüküm olarak uygulanır.
Kendiliğinden yapılması gereken işlemlerde ise HUMK’un 415. maddesi uyarınca giderlerin taraflardan birinin veya her ikisinin ödemesine karar verilebilir. Belirlenen süre içinde işleme ait gider ödenmez ise ilerde ilgilisinden alınmak sureti ile Devlet Hazinesi’nden ödenmesine karar verilmesi gerekir.
Yargılama giderlerinin o dava içinde istek olmasa bile, mahkemece kendiliğinden çözümlenmesi gerekir. Yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamaz. Yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile birlikte karara bağlanması gerekir. (29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İBK) Bu bağlamda, yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ve vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir. (HUMK m.417/1, m 423/b.6)
02.03.1976 gün 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davanın açılmasından önce yapılan delil tespitine ilişkin giderler de yargılama giderlerinden sayılır.
Davanın tarafları, gösterdikleri tanıkların dinlenmesinden vazgeçmedikleri sürece, bu tanıkların ifadeleri alınıp değerlendirilmesi gerekir. Tanık deliline dayanan taraf tanıkların ücretlerini, davetiye masraflarını ve diğer giderleri mahkeme veznesine peşin olarak ödemek zorundadır. (HUMK m. 423/2) Verilen kesin süre içerisinde bu giderlerin karşılanmaması halinde tanık dinlemek isteğinden vazgeçilmiş sayılır. (HUMK m.414)
Duruşmada bulunmak istemeyen taraf, dinletmek istediği tanıkların davetiye giderleriyle olası ücretlerinin tutarını, rahatlıkla ve tamamen karşılayacak miktarda parayı mahkemeye göndermek zorundadır. Dilekçe vererek masraf tutarının kendisine tebliğini ve ondan sonra usul işlemlerinin yapılmasını ve delillerin toplanmasını isteyemez. Aksini kabul etmek, tarafın duruşmaya gelmeden yargılamayı sürdürmesine yol açar.
Gerek öğreti ve gerekse yerleşik yargısal kararlarda, kanıtlama yükümlüğü altında bulunan tarafa, kesin önel konusu usuli işlemleri hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde tek tek açıklanmalı, keşif için yapılması zorunlu giderler parasal olarak saptanıp bildirilmeli, ödeme için verilen süre belirtilmeli ve bu hususların yerine getirilmesi halinde doğacak sonuçlar da ihtar olunmalıdır. Diğer yandan, ilgilisinin yokluğunda verilen ve aleyhe sonuçlar içeren ara kararlarının bildirilmesi ve bununda 7201 sayılı Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak yapılması; giderlerin ise, taraflardan alınması veya suçüstü ödeneğinden karşılanması gerekir. HUMK m.415)
Bir davada asıl talebin konusuz hale gelmesi durumunda, bunun fer’i (yan) niteliğindeki diğer talepler hakkında yargılamaya devam edilerek, bunlar hakkında da bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle; davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamaya devam ederek, davanın açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit edip, o tarafı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum etmesi gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 423. maddesinin 6. bendinde açıkça belirtildiği gibi, vekalet ücreti bir yargılama gideridir. Bu nedenle 29.05.1997 gün ve, 4/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında yazılı olduğu şekilde, yargılama giderlerinden olan avukatlık parası, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden hükme bağlanır. Davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. (HUMK m.416, m.417)
Yargılama harç ve giderleri, HUMK’un 417. maddesi uyarınca kural olarak davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Bu durumda yapan taraf haklı ise yaptığı gider karşı tarafa yükletilmeli, haksız ise yapılan yargılama gideri üzerinde bırakılmalıdır.
Yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkmış tarafa yükletil-mesine ilişkin ana kuralın (HUMK. m.417/1) bazı ayrık halleri vardır. Kanun, “kanunen musarrah olan hallerden maadasında” deyimi ile, bunu kasdetmiştir. Bu ayrık haller,
1- Davalı, ilk oturumda davayı kabul eder, hal ve durum ile kendisine karşı (aleyhine) dava açılmasına sebebiyet vermemiş ise, (davayı kabul etmiş olmasına rağmen) yargılama giderlerine mahkum edilemez. (HUMK m.94,II)
2- Davada haklı çıkmış (lehine hüküm verilmiş) olan taraf, aşağıdaki hallerden birini yapmış ise, (davayı kazanmış olmasına rağmen) yargılama ve harç giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir (HUMK m.418):
a) Bilerek ve isteyerek (bililtizam) davayı uzatmak.
b) Gereksiz masraf yapmak.
c) Elinde bulunup hükme etkisi olan belgeleri zamanında karşı tarafa (hasmına) bildirmemek.
3- Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacı tarafı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltır, davacı, bu kişiye karşı dava açar ve davası sıfat (pasif husumet ehliyeti) yokluğundan dolayı reddedilirse, davalıya yargılama gideri ödemeye mahkum edilemez; bilakis bu halde davayı sıfat yokluğundan dolayı reddettirmiş olan davalının, davacıya yargılama gideri ödemesine karar verilmelidir.
4- Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında ve savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlülüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı Birleştirme Kararı gereğince davada haksız çıkarsa (davayı kaybederse), davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerine mahkum edilemez; çünkü dava açıldığı anda haklı durumda idi,
5- Yargıtay MK m.639’a açılan tescil davasını kaybeden Hazine’nin (ve ilgili kamu tüzel kişisinin) kanuni hasım olması nedeniyle yargılama giderlerine (ve bu arada vekalet ücretine) mahkum edilmeyeceği görüşündedir.
6– Islah yapan, davayı kazanmış olsa bile, ıslah giderinden kendisi sorumludur.
7- Eski hale getirme talebinde bulunan taraf, davayı kazanmış olsa bile, eski hale getirme talebinin ve hükümsüz sayılan işlemlerin giderlerine katlanır.
Yukarıda yazılan istisnalar dışında tüm davalarda ana kuralın uygulanması gerekir. HUMK’un 417. maddesinde kanunen sayılan haller dışında mahkeme giderlerinin aleyhine hüküm verilmeden alınması gerekir. Davada her iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderlerinin kabul/ret oranına göre paylaştırılması gerekir.(Dairemizin 30.10.2008 gün ve 2008/30384 Esas, 2008/29515 Karar sayılı ilamı)
Yargılama sonunda hüküm, ancak davalının tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile birlikte karara bağlanaması gerekir. Bu bağlamda, yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir.
Davada haksız çıkan tarafta birden fazla dava arkadaşı varsa, mahkeme HUMK’un 419. maddesi gereğince yargılama harç ve giderlerini davadaki ilgilerine göre bu dava arkadaşları arasında paylaştırır, bu halde, her dava arkadaşının sorumlu bulunduğu yargılama gideri miktarı hükümde ayrı ayrı gösterilmelidir. Mahkeme aynı hüküm gereği, tüm dava arkadaşlarının zincirleme sorumluluklarına da karar verebilir. Anılan hükümde birlikte sorumluluk ve ayrı ayrı sorumlulukta mahkemeye seçimlik bir yetki tanınmıştır.
Davanın görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle reddine ve davanın nakline ya da açılmamış sayılmasına karar verildiğine, yargılama giderleri istemlerinin de kararı veren mahkemece hüküm altına alınması zorunludur. Bir başka anlatımla görevsizlik, yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar veren mahkeme, o ana kadar yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretini de ayrıca ve açıkça karar vermelidir. Bu konuda görevli veya yetkili mahkemenin karar vermesi şeklindeki kararı usule aykırı olacaktır.
Somut olayda davacı sendika vekili davalı bakanlıkça yapılan 25.05.2009 tarih, 026681 sayılı işkolu tespit kararının iptali isteğinde bulunulmuş; mahkemece Şanlıurfa İş Mahkemesi’nin yetkili olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilerek harç ve yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece değerlendirilmesine bırakılmıştır.
Görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle davanın reddine veya dava dosyasının görevli mahkemeye ilişkin kararlar, bunları veren mahkemeler yönünde nihai kararlar olup, dava böyle bir karara bağlanmcaya kadar mahkemece yapılmış olan yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesi Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu’nun 417. ve 426. maddeleri gereğidir. Her mahkeme kendi yargılama masrafları ile vekalet ücretini başka bir mahkemenin takdir ve hükmüne bırakmayıp son karar ile birlikte hüküm altına almalıdır. Bu husus gözetilmeksizin karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.