T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
EsasNo :2013/18224
Karar No: 2014/2251
Tarih: 17.02.2014
VASİYETNAMENİN İPTALİ
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davada, muris S.. Ç.. tarafından 1992 tarihli el yazısı vasiyetname ile tüm mal varlığının davalıya bırakıldığı iddasının doğru olmadığı, belgenin müteffevafının son arzularını taşımadığı gibi mektup niteliğindeki yazıların müteveffanın eli ürünü olmadığı, birbirinden farklı el yazısı içerdiği, karışık, anlaşılamayan, tahrif edilmiş ve düzenleme yeri ile tarihinin yazı ile yazılmadığı, vasiyetin geçerlilik şekil ve şartlarını taşımadığı ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iptali istenen vasiyetnamenin murisin eli ürünü olduğunun Adli Tıp Raporu ile anlaşıldığı, el yazısı vasiyetnamenin TMK.nun 538.maddesinde ön görülen koşulları taşıdığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Vasiyet, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup bütün mamelekin veya muayyen bir malın gerçek veya tüzel bir şahsa mülkiyetinin devrini amaçlar.
Miras, murisin ölüm günündeki hükümlere göre mirasçılara intikal eder (4722 S.K. md.17).
Muris, S.. Ç.. 27.10.2001 tarihinde vefat etmiş olup bu durumda 743 sayılı Medeni Kanunun ve yine Medeni Kanunun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına dair Tüzüğün ilgili maddeleri hükümleri gereğince inceleme yapılması gerekir.
743 sayılı Medeni Kanunun 485.maddesinde, el yazısı vasiyetnamenin koşulları belirtilmiştir. Bu madde hükmüne göre; “Vasiyetçinin, bizzat tanzim ettiği vasiyetname; baştan aşağı kadar tanzim edildiği mahal, sene, ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısiyle yazılmış ve imza edilmiş olmak lazımdır. Bu suretle tanzim edilmiş olan vasiyetname açık veya kapalı olarak hıfzedilmek üzere sulh hakimine veya katibi adil veya memura tevdi olunur.” Yine aynı yasanın 499 ve 500.maddelerinde de ölüme bağlı tasarrufların iptal sebepleri düzenlenmiştir.
Somut olayda, muris S..Ç.. ile dava tarihi itibariyle halen sağ olan kardeşi H.. Ç.., el yazısı vasiyetnameyi birlikte imzalamışlardır.
Bu durumda hukukumuza göre ortak vasiyetnamenin geçerli olup-olmadığı, murisin işlemlerinin ortak vasiyetname niteliğinde bulunup-bulunmadığı ihtilafın çözümünde önem kazanmaktadır.
Birden fazla miras bırakanın ölümlerinden sonra hüküm ifade etmek üzere, mamelekleri üzerinde tek taraflı olarak tasarrufta bulunmak gayesiyle, birlikte arzularını açıklamalarına ortak vasiyetname denir. Ortak vasiyetnamelerin bu niteliği alabilmeleri için önemli olan vasiyetnamelerin bir tek işlemde (uno actu) birleşmeleri olmayıp birden fazla şahsın mamelekleri üzerinde birlikte tasarrufta bulunma müşterek iradelerinin varlığıdır (Dr. M..D..-Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi 1969/4,sf.165). Başka bir ifade ile aynı işlemle yapılan birbiriyle iç içe geçmiş ve biri diğerine bağımlı vasiyetnameler ortak vasiyetname sayılır. Bu hali ile birisi bakımından şekil şartı tamam olmakla beraber diğeri yönünden şekil şartı eksik kalan vasiyetnameleri geçerli saymak mümkün değildir.
Ne var ki, yapılan ölüme bağlı tasarrufu miras sözleşmesi ve sair kurumlar çerçevesinde yorumlamanın mümkün olduğu durumlarda ise murisin son arzularını ayakta tutmak ve tahvil suretiyle yapılan hukuki işlemin geçerli olduğundan söz edilebilir (örn.2. H.D. 02.03.1990 tarih ve 1989/9067-1990/2434 sayılı kararında birlikte vasiyetnamenin geçersiz olduğunu ancak yapılan hukuki işlemin miras mukavelesi olarak geçerli olduğunu kabul etmiştir).
Gerek doktrin de ve gerekse de Yargısal kararlar incelendiğinde genel olarak ortak vasiyetnamenin değil ama Medeni Kanundaki şekil şartlarından birine (resmi-el yazısı-sözlü vasiyet) uyularak yapılmamış olanların geçersiz olduğu sonucuna varılabilir ki bu da birlikte yapılan vasiyet olacaktır. Örneğin, bir el yazısı vasiyetnameyi vasiyetçilerden biri, her iki mirasbırakanın arzularını açıklayacak şekilde yapmış ve sonra her ikisi de imzalamış iseler; veya vasiyetçiler, birlikte noter önünde son arzularını açıklamış ve noter de her iki iradeyi kapsayacak şekilde bir tek belge düzenlemiş ise o zaman vasiyetname kanundaki şartlara uygun olarak yapılmadığı için geçersiz olacaktır. Bu geçersizliğin müeyyidesi ise butlan değil iptal kabiliyetidir. Zira, ortada şekil şartlarını ihlal etmiş olsa dahi, şeklen bir vasiyetname vardır.
O halde mahkemece, yukarıda açıklanan ilkelerde gözetilerek muris tarafından yapılan vasiyetnamenin niteliği ile yasal düzenlemeler çerçevesinde inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı nitelendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. YARGITAY HUKUK DAİRESİ
ESAS : 2013/10121
KARAR : 2013/10974
T.ARİH : 25.6.2013
- VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI ( Resmi Vasiyetnamenin Resmi Memur Sulh Hakimi Noter veya Kanunle Kendisine Bu Yetki Verilmiş Diğer Görevlinin İki Tanığın Katılmasıyla Düzenleneceği – İptal Nedenlerinin Kanunda Sınırlı Bir Şekilde Sayıldığı Düzenleme Şeklinde Yapılan Vasiyetnamenin Fotoğraflı Olması Gereği )
- VASİYETNAMENİN NOTER TARAFINDAN DÜZENLEME ŞEKLİNDE YAPILMASI ( Noter Yetkisine Sahip Yeminli Başkatibin Düzenlediği Vasiyetname ile Yeminli Katibin Düzenlediği Vasiyetnamenin Geçerli Olduğu – Vasiyetnamenin Geçerli Kabul Edilebilmesi İçin Baştan Sona Aynı Memur Tarafından Düzenlenmesi ve Onun Tarafından Gerekli Yerlerinin İmzalanması Gereği )
- NOTER BAŞKATİBİ TARAFINDAN YAPILAN DÜZENLEME ŞEKLİNDE VASİYETNAME ( Noter Yetkisine Sahip Yeminli Başkatibin Düzenlediği Vasiyetname ile Yeminli Katibin Düzenlediği Vasiyetnamenin Geçerli Olduğu – Vasiyetnamenin Fotoğraflı Olması Gereği )
ÖZET : Vasiyetnamenin düzenleme şeklinde yapılması ve fotoğraflı olması zorunludur.Kanunda noterden söz edilmesi, noterlik makamının hedef alınmasındandır. Noter yetkisine sahip yeminli başkatibin düzenlediği vasiyetname ile yeminli katibin düzenlediği vasiyetname Yargıtay`ca geçerli kabul edilmektedir. Ancak, vasiyetnamenin baştan sona kadar aynı memur tarafından düzenlenmesi ve onun tarafından gerekli yerlerin imzalanması zorunludur.
DAVA : Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların murisi İ.`in dü düzenlediği, 21.05.2004 tarihli vasiyetname ile mahfuz hisselerin ihlal edildiğini, vasiyetnamede şekil eksikliği olduğunu belirterek vasiyetnamenin iptalini, olmadığında saklı payın tenkisini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevabında, vasiyetnamenin geçerli olduğunu, murisin akli dengesinin yerinde olduğunu, saklı payın ihlal edilmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece, resmi vasiyetnamenin unsurlarının tam olduğunu, başkatip tarafından işlem yapıldığım, vasiyetnamenin geçerli olduğundan iptal talebinin reddine, saklı payın ihlal edilmediğinden bahisle tenkis talebinin reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya kapsamından, muris İ. tarafından 21.05.2004 tarihinde noterde düzenlediği vasiyetname ile ( 6 parselde bulunan … Bar isimli taşınmazını davalı eşi K. ve davalı kızları N. ve A.`e, 4. nolu daire ile 355 parseldeki taşınmazı eşi K.`ye, 9 nolu dairenin kızı A.`e, 10 nolu dairenin kızı N.`a, 1 nolu dairenin torunu ( davacı ) E.`e, köydeki taşınmazdaki miraspayının 1/2`sini davacı torunu E.`e, 1/2`si kızı A.`e “vasiyet ettiği”, sulh hukuk mahkemesinin “Vasiyetnamenin okunması” ile ilgili 05.06.2008 tarihli kararından sonra bu davanın 24.10.2008 tarihinde ( süresinde ) açıldığı anlaşılmaktadır.
TMK`nun 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı ( tahdidi ) olarak sıralanmıştır. Aynı maddenin 4. bendinde “Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa” iptal sebebi olarak gösterilmiştir.
Davada, resmi vasiyetnamenin şekil koşullarını taşımaması nedeniyle iptali, olmadığında tenkisi talep edilmektedir.
TMK`nun 532. maddesine göre, resmi vasiyetname; resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli tarafından iki tanığın katılmasıyla düzenlenir. Uygulamada vasiyetnameler genel olarak noter tarafından düzenlenmektedir.
Vasiyetnamenin düzenleme şeklinde yapılması ( Noterlik Kanunu md. 89 ) ve fotoğraflı olması zorunludur.
Kanunda noterden söz edilmesi, noterlik makamının hedef alınmasındandır. Noter yetkisine sahip yeminli başkatibin düzenlediği vasiyetname ile yeminli katibin düzenlediği vasiyetname Yargıtay`ca geçerli kabul edilmektedir. Ancak, vasiyetnamenin baştan sona kadar aynı memur tarafından düzenlenmesi ve onun tarafından gerekli yerlerin imzalanması zorunludur.
Dava konusu vasiyetnamenin 1. sayfasında Kaş Noteri E.Y.A.`mn ismi bulunmasına rağmen, 2. sayfada Kaş Noterliği Yeminli Katibesi N.Ö.`nün isminin bulunması ve her iki sayfada gerek noterin gerek katibin imzasının bulunmadığı görülmektedir. 10.05.2010 tarihli Kaş Noterliği yazısında ise Kaş Noteri E.Y.A.`nın 02.02.2001 tarihinde görevden el çektirildiği, o tarihte Kaş Noterlik Dairesi Başkatip N.Ö.`ye Kaş. Cumhuriyet Savcılığı`nın tutanağı ile devir ve teslim edildiği, dava konusu vasiyetnamenin düzenlendiği 21.05.2004 tarihinde Kaş Noterliğine N.Ö.`nün vekalet ettiği açıklanmıştır.
Resmi vasiyetnameyi tanzim eden memurun yaptığı işlemler tevsik işlemidir. Bu nedenle baştan itibaren tüm işlemlerin aynı memur tarafından yapılması ve son imza işleminin de tahriri alan, okuyan ve vasiyetçi ile tanık sözlerini dinleyen, yazdıran memur tarafından yapılması zorunludur. Bu husus, işlemlerde birlik prensibinin zorunlu bir sonucudur ( Yargıtay 2. HD. 18.07.2005 tarih, 05/8654 E. 1178 K. sayılı ilamı ).
Bu durumda, 21.05.2004 tarihli resmi vasiyetnameyi düzenleyen resmi memurun ( yeminli başkatibin ) imzası bulunmadığı gibi, 1. sayfada başkatibin ismi yerine noterin isminin yazılması nedeniyle vasiyetnamenin TMK`nun 557. maddesi gereğince iptali gerekirken, mahkemece; yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali, olmadığında tenkisi talep edildiğine göre; TMK`nun 560 vd. maddeleri gereğince tenkis yönünden inceleme yapılması ve bunun için öncelikle murisin ölüme bağlı tasarruf ile temlik ettiği taşınmazlarla birlikte temlik dışı bütün taşınmazların araştırılarak ve değerlerinin tespiti yönünden keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda sabit tenkis oranı belirlendikten sonra tenkis ile ilgili karar verilmesi gerekirken, bu konuda inceleme yapılmadan talebin reddine ilişkin hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK`nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
Esas No :2014/9880
Karar No :2015/3015 Tarih : 26.02.2015
EL YAZILI VASİYETNAMENİN İPTALİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içindedavacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar ortak verdikleri dava dilekçelerinde; davalının, 08.12.1998 tarihli el yazılı vasiyetnamaye dayanarak, muris adına kayıtlı evin adına tescilini talep ettiğini, murisin davaya konu evi 27.06.2001 tarihinde satın aldığını, el yazılı vasiyetnamenin 08.12.1998 tarihli olduğunu, bunun, vasiyetnamenin üzerinde yazılı olan tarihten sonra düzenlendiğinin bir göstergesi olduğunu, diğer taraftan vasiyetnamede yalnızca; ” Ben N. İ. , Mersin, ………… Mahallesinde …….. Sokak ve …….. numaralı kat: …..nolu adresteki evimi S.. E..’e bırakıyorum, bana bir şey olması halinde ev tapusunun S.. E..’e geçirilmesi için gereğinin yapılmasını istiyorum” dediğini, oysa murisin gerekçesiz bağışta bulunabilecek bir kişi olmadığını, en azından belgeye ölünceye kadar bakma ibaresini koyacağını, davalının dayandığı belgenin sonradan düzenlenmiş düzmece bir belge olduğunu, el yazılı vasiyetnamedeki imza ve yazının, murisin el yazısı olmadığını belirterek; vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacıların murisi ile 18 yıl beraber yaşadığını, müşterek bir kızlarının bulunduğunu, çocuğunun babası olan murisin 30.05.2010 tarihinde trafik kazası sonucu öldüğünü, davaya konu el yazılı vasiyetnameyi murisin yazdığını, bu vasiyetnameyle kendisine muayyen mal bıraktığını, vasiyetnameye konu edilen dairenin tapuda muris adına kayıtlı olan …… ada ….. parsel üzerindeki zemin katta bulunan …….nolu bağımsız bölüm olduğunu, muayyen mal vasiyetlerinde miras bırakılacak malın vasiyetnamenin yazılma anında murisinin mal varlığı içinde olmasının zorunlu olmadığını savunarak,davanın reddi ile vasiyetname gereği kendisine bırakılan gayrimenkulün adına tesciline karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacıların, vasiyetnamenin iptali şartlarının mevcut olduğunu kanıtlayamadıklarından bahisledavanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, el yazılı vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir.
Ölüme bağlı bir tasarruf kanunda öngörülen şekillere uymadan yapılmışsa iptali istenilebilir.
Somut olayda; el yazılı vasiyetname 1998 yılında düzenlenmiş, miras bırakan 2010 yılında ölmüştür. Öncelikli sorun, olaya 743 sayılı TKM hükümlerinin mi, yoksa 4721 sayılı TMK hükümlerinin mi uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.
Mirasbırakan, 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse, ölüme bağlı tassarruf, 01.01.2002 tarihinden önce yapılmış olsa bile şekli anlamda geçerlilik, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.
Bu bağlamda, miras bırakan 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra öldüğü için olaya, 4721 sayılı TMK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
4721 sayılı TMK’nın 538. maddesinde, el yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
El yazısı, yazanı diğer kişilerden ayıran bir özellik olduğu için, el yazılı vasiyetnamenin tamamının vasiyetçi tarafından yazılması gerekmektedir.
Bu konuda bir çekişme varsa el yazılı vasiyetnamenin başından sonuna kadar mirasbırakının el yazısıyla yazılmış olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden görüş alınmalıdır. Bilirkişi incelemesi yapılabilmesi için de miras bırakanın daha önceki günlere ilişkin yazı örneklerinin temin edilmesi gerekir.
Somut olayda davacılar, iptalini talep ettikleri vasiyetnamedeki yazı ve imzanın murislerine ait olmadığını iddia etmiş olup, mahkemece, 08.12.1998 tanzim tarihli el yazılı vasiyetnamedeki imzanın davacıların murisi N. İ. ‘ın el ürünü olup olmadığı hususunda Adli Tıp ve Grafoloji uzmanından rapor alınmıştır. Hükme esas alınan 02.10.2013 tarihli raporda; inceleme konusu belgede bulunan imza ve yazıyla, N. İ. ‘a ait medarı tatbik olarak gönderilen yazı ve imzaların birbiriyle mukayeseli tetkiklerinde; tersim tarzı, işleklik, doğrultu, hız, alışkanlıklar, istif, eğim, baskı derecesi, başlangıç ve bitiş özellikleri bakımından uygunluk ve benzerlikler tespit edildiği, inceleme konusu yazı ve imzanın N. İ. ‘ın el ürünü olduğu kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik araç gereç yardımıyla binoküler mikroskopla büyütülerek kıyaslama, ultraviyole lambası ve ınfraded ışınları altında tahrifat, belgelerin arka yüzündeki yatık ışık verilerek fülaj izi görüntüsü, alttan aydınlatmalı lambalarla imza kopyacılığı, grafolojik, grafometrik esaslar içerisinde milimetrik mukayeseli ölçümler ve belgelerin
niteliğine göre gerekli değişiklik fenni metotlarla yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarını fotoğraf yada diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.(HGK 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E.; 2001/483 K)
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; hangi ortamda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığı açıklanmamış, ulaşılan sonucun maddi dayanakları denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. Bu nitelikteki bir bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca mahkemece; iptali istenen el yazılı vasiyetname ile yöntemince toplanmış karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikteki diğer belgeler üzerinde, yukarıda açıklanan yöntem ve ilkelere uygun olarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.