T.C.
Yargıtay
4. Hukuk Dairesi
Esas No:2013/5681
Karar No:2014/5044
K. Tarihi:23.11.2006
Karar No:2014/5044
K. Tarihi:23.11.2006
Davacı-k.davalı Ö.. D.. vekili Avukat Y..Y.. tarafından, davalı-k.davacı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) vd aleyhine 26/09/2006 ve 23/11/2006 gününde verilen dilekçeler ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 28/12/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25/03/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-k.davacılar vekili gelmedi, karşı taraftan davacı-k.davalı vekili Avukat Y.. Y.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Davalı F.. L.. S.. yönünden;
Asıl ve karşı dava, kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın HMK’nın 150. Maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacı, davalılardan F.. L.. S..’ın A.. Gazetesi’nin 22.09.2006 tarihli nüshasında yayımlanan beyanları nedeniyle, davalılardan J.. S.. M.. (Ş.. S.. )’ın ise; K.. D televizyonunda yayımlanan ve M.. A.. ile Ş..D.. tarafından canlı sunulan D.. D.. adlı programdaki açıklamalarından dolayı kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle her iki davalıdan da manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, söylenen sözlerin hakaret içeren beyanlar olduğunu ve davacının kişilik haklarının ihlal edildiğini benimseyerek istemi kısmen kabul etmiştir.
1-Davalı F.. L.. S.. yönünden;
Asıl ve karşı dava, kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın HMK’nın 150. Maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacı, davalılardan F.. L.. S..’ın A.. Gazetesi’nin 22.09.2006 tarihli nüshasında yayımlanan beyanları nedeniyle, davalılardan J.. S.. M.. (Ş.. S.. )’ın ise; K.. D televizyonunda yayımlanan ve M.. A.. ile Ş..D.. tarafından canlı sunulan D.. D.. adlı programdaki açıklamalarından dolayı kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle her iki davalıdan da manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, söylenen sözlerin hakaret içeren beyanlar olduğunu ve davacının kişilik haklarının ihlal edildiğini benimseyerek istemi kısmen kabul etmiştir.
Davalı F.. L.. S.., gazetede kendisi tarafından söylendiği belirtilerek yayınlanan ifadelerden bazılarının tarafınca söylenmediğini, muhabir tarafından davacının kendisi hakkında açtığı davaya ilişkin olarak kendisine yöneltilen soruya cevap verdiğini, diğer sözlerin kendisine ait olmadığını savunmuştur. Dosyada, davalının bu savunmasının aksine bir delil de bulunmamaktadır. Olayların gelişimi, taraflar arasındaki anlaşmazlığın seyri, davalının, diğer davalı Ş.. S..’ın annesi olarak yakınlığı ve yaşanan olaylar hakkındaki bilgisi nazara alındığında davalı tarafından söylendiği kabul edilen sözlerin, açıldığı iddia edilen tazminat davasında talep edildiği telaffuz edilen miktarın yüksekliğine tepki olarak söylendiği gözetilerek, davalının beyanları kanaat açıklaması olarak değerlendirilmelidir.
Şu halde, beyanların hukuka aykırılığından ve davacının kişilik haklarını zedelediğinden söz edilemez. Manevi tazminat isteminin koşulları oluşmadığından bu davalı hakkındaki davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle davalı F.. L.. S.. yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) yönünden;
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu edilen olayın gelişimi, tarihi ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat fazladır. Davacı yararına daha alt seviyede manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle davalı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) yönünden;
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu edilen olayın gelişimi, tarihi ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat fazladır. Davacı yararına daha alt seviyede manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle davalı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı F.. L.. S.. yararına, (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı J.. S.. M.. (Ş.. S.. ) yararına BOZULMASINA ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 25/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.