EŞLERDEN BİRİNİN ÖLÜMÜ HALİNDE ÖLÜM TARİHİNDE YASAL MAL REJİMİ SONA ERER
YARGITAY 8. H.D.
15.09.2009 T. 2009/1342 E, 2009/4188 K.
TMK’ nun 225/1, 274 ve 271. Maddeleri uyarınca mal rejimi eşlerden birinin ölümü ile sona erer. Mal rejimi sona erdikten sonra sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesini istemekte hukuki yararı bulunduğundan mahkemenin ret kararı yerinde değildir. Ne var ki; davalı eşin mirasçılık belgesine göre davacı ile olan evliliğinden doğma 05.05.1997 doğumlu Hakan isimli mirasçısı bulunmaktadır. Davacı ile ölen eşin mirasçısı küçük çocuk arasında yarar çelişkisi bulunduğundan TMK’nun 426/2. Ve 345/1. Madde ve madde fıkraları uyarınca küçük Hakan’a yasal temsilci atandıktan sonra iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
EŞLERİN BAŞKA BİR MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ YAPMASI HALİNDE, YENİ YAPILAN SÖZLEŞME TARİHİNDE YASAL MAL REJİMİ SONA ERER
YARGITAY 8. H.D.
16.06.2011 T. 2010/6262 E, 2011/3497 K.
Dosya arasında bulunan İzmir 13. Noterliğinde düzenlenen 30.12.2002 tarih ve 25664 yevmiye nolu sözleşme uyarınca tarafların , 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1 maddesi hükmü uyarınca kendilerine tanınan süre içerisinde evlendikleri tarihten itibaren geçerli olmak üzere mal ortaklığı rejimini kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme ile seçilen mal ortaklığı rejiminin 4721 sayılı TMK. nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden ileriye doğru geçerli olduğu ve tarafları bağladığı konusunda hiçbir duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda uyuşmazlık konusu olan husus ; söz konusu bu sözleşmenin geçmişe etkili olarak yapılıp yapılamayacağı ve eğer yapılmış ise hüküm ifade edip edemeyeceğine ilişkindir. 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1 maddesinde aynen ‘’ Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten (1.1.2002) önce evlenmiş olan eşler aralarında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi (edinilmiş mallara katılma rejimi) seçmiş sayılırlar. ‘’ denilmekte ve aynı kanunun 10/3 maddesinde de ‘’ şu kadar ki eşler yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimini ( edinilmiş mallara kakılma rejimini ) evlenme tarihinden (yani geçmişe etkili olarak) geçerli olacağını kabul edebilirler’’ hükmüne yer verilmektedir. Bu iki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde eşlerin geçmişe etkili olmak üzere sadece yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi seçebilecekleri açıktır. Diğer bir ifade ile eşler kanunu tanıdığı bir yıl içinde geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında gene kanunun tanıdığı başka bir mal rejimi ( mal ortaklığı, mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla varsa bile; böyle bir belirleme yok hükmündedir ve kamu düzenine ilişkin bu sınırlama sözleşme serbestisi kuralına dayanılarak aşılamaz.
YARGITAY 8. H.D.
06.06.2013 T. 2012/11466 E, 2013/8552 K.
‘’4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1 maddesinde aynen , Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten (1.1.2002) önce evlenmiş olan eşler aralarında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi (edinilmiş mallara katılma rejimi) seçmiş sayılırlar.’ denilmekte ve aynı kanunun 10/3 maddesinde de ‘’ şu kadar ki eşler yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimini ( edinilmiş mallara katılma rejimini ) evlenme tarihinden (yani geçmişe etkili olarak) geçerli olacağını kabul edebilirler ‘’ hükmüne yer verilmektedir. Bu iki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde eşlerin geçmişe etkili olmak üzere sadece yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçebilecekleri açıktır. Diğer bir ifade ile eşler kanunu tanıdığı bir yıl içinde geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında gene kanunun tanıdığı başka bir mal rejimi ( mal ortaklığı, mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla varsa bile; böyle bir belirleme yok hükmündedir ve kamu düzenine ilişkin bu sınırlama sözleşme serbestisi kuralına dayanılarak aşılamaz.
YARGITAY 8. H.D.
13.05.2013 T., 2012/13166 E., 2013/7003 K.
‘’TMK’nun 203. Maddesinde ‘’mal rejimi sözleşmesi , evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar istedikleri mal rejimini, ancak, kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilir ‘’ hükmüne yer verilmiştir. Doktrinde ; 4722 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde eşlerin sonradan yapacakları bir mal rejimi sözleşmesi ile geçmişe etkili düzenleme getirmelerine yasal bir engel olmadığı ileri sürülmüş ve ve TMK’ nun 203 maddesinde ‘’….kanunda yazılı sınırlar içinde …’’ kavramının da buna engel oluşturmadığı görüşü belirtilmiş ise de, sözü edilen 203. maddedeki kavramın buna yasal bir engel oluşturduğu konusunda duraksamamak gerekir. Çünkü aile hukukunda ; tam ve sınırsız bir sözleşme serbestisi kabul edilmemiş, tam aksine özgür iradeye dayalı sözleşme serbestisinin sınırlı olarak kabul edildiği ve kullanıldığı görülmektedir. Bu konuda en büyük yasal engel de, 4722 sayılı kanunu 10/3. Fıkrası olmaktadır. Bu nedenle somut olayda taraflar yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde mal ayrılığı sözleşmesi yapmak suretiyle sözleşmeyle seçilen rejimi geriye götürme olanağı bulunmamaktadır. O halde; taraflar arasında K. 1. Noterliğince düzenlenen 02.04.2007 tarih, 2374 yevmiye numaralı mal ayrılığı sözleşmesine değer verilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; uyuşmazlığın tarafların evlendikleri tarihten 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimini, (743 sayılı TMK Md. 170), bu tarihten sonra ise edinilmiş mallara katılma rejimi (4722 sayılı konunun 10.m TMK . 202 m.) çerçevesinde çözüme kavuşturulması olmalıdır.
MAHKEMECE EVLİLİĞİN İPTALİNE VEYA BOŞANMAYA KARAR VERİLMESİ HALİNDE, BU DAVALARIN AÇILDIĞI TARİHTE YASAL MAL REJİMİ SONA ERER.
YARGITAY 8. H.D.
11.12.2012 T., 2012/8516 E., 2012/12142 K.
‘’Tarafların ilk boşanma davasının açıldığı 15.4.2003 tarihinden itibaren fiilen ayrı yaşadıkları hususunda bir ihtilaf yoktur. Kaldı ki boşanma ile sonuçlanan ikinci dosyada mahkeme gerekçesinde de tarafların fiilen 3.10.2007 tarihi öncesinde 4 yıl boyunca fiilen bir araya gelmedikleri kabul edilmiş, TMK.nun 166/son maddesi gereği boşanmaya hükmedilmiştir.Taraflar arasındaki evliliğin reddedilen boşanma davası ile sona erdiği kabul edilemez. Fiilen ayrılık tek başına boşanma nedeni değildir. Ancak TMK.166/son maddesinde yazılı diğer koşullarla birlikte boşanma sebebi olarak kabul edilebilir. Ret kararı sonrası evlilik resmi olarak devam ettiğine göre tarafların arasındaki evliliğin kabulle sonuçlanan ikinci boşanma kararının kesinleştiği tarihte sona erdiğinde şüphe yoktur. TMK.nun 225. Maddesinde ise mal rejiminin ne şekilde sona ereceği ve sona erme tarihi yazılı olup, boşanma sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda mal rejimi boşanma dava tarihi itibarıyla sona erecektir. Bu maddede fiili ayrılık mal rejiminin sona erme sebeplerinin arasında sayılmamıştır. Fiili ayrılık halinde haklarının zarar göreceğini düşünen eş haklı sebebin de bulunması halinde TMK.nun 206. Maddesine göre mal ayrılığına geçilmesi isteğinde bulunabileceği gibi sözleşme ile de mal rejiminin değişikliğine gidebilecektir. TMK.nun 227. Maddesine dayanan değer artış payı alacağında eşlerden birinin diğer eşin mal edinilmesinde katkıda bulunulmasından söz edilmekte ise de TMK.nun 236. Maddesine dayanan katılma alacağında eşlerden birinin herhangi bir katkısı gerekli olmadığı gibi eşlerden birinin diğer eşin edindiği mal üzerindeki hakkı yasadan kaynaklanan şahsi hak niteliğindedir. Değer artış payı alacağı bakımından fiili ayrılık döneminde diğer eşin edindiği mala katkıda bulunması kural olarak hayatın olağan akışına aykırı olduğundan bu dönem itibari ile değer artış payı alacağının istenemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer yandan eşlerden birinin bu dönemde diğer eşin edindiği mala TMK.nun 227. Maddesinde belirtildiği şekilde kişisel mal veya geliri ile katkıda bulunduğunu ispat etmesi halinde değer artış payı talep etmesine yasal bir engel de yoktur. Ancak katılma alacağı daha farklı bir yasal düzenleme içermektedir. Katılma alacağı için en az yukarıda yazılı olduğu gibi eşin herhangi bir katkısı gerekmemektedir. Bu hak yasadan kaynaklanmaktadır. Resmi evlilik devam ettiği sürece edinilen malların mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olması durumunda (TMK.nun 235.m) tasfiye edileceği yasa gereğidir. İlk açtığı boşanma davası reddedilen eşin az veya ağır kusurlu olması , diğer eşe karşı evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması TMK.nun 174. Maddesinde yazılı talimatlar ile TMK .nun 175. Maddesinde yazılı nafaka bakımından önemli ise de TMK.nun 236/2. Maddesi dışında kalan mal rejiminin tasfiyesi bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Tüm bu açıklamalar karşısında tarafların fiilen ayrı yaşıyor olmaları katılma alacağını ortadan kaldırmadığına göre bu hususa yönelen davalı vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir.