T.C.
Yargıtay
12. Ceza Dairesi
Esas No:2014/10349
Karar No:2014/26257
K. Tarihi:22.12.2014
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık Alper’in, mağdur Halime’nin rızası dahilinde çekilmiş ve mağdurla olan birlikteliklerini gösteren özel fotoğrafları, mağdurun aralarındaki ilişkiye son verip, bir başkasıyla nişanlanmasına tepki olarak, facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden yayımladığı iddia ve kabulüne konu olayda,
Soruşturma aşamasında, “Belirtilen facebook adresi bana aittir. Resimleri ben koydum. Resimleri kimseye zorla çektirmedim. Halime’nin kendi rızasıyla çektirdiği resimlerdir. Ben kendisine 600-700 TL civarında hediyelik eşya aldım. Bunların karşılanması durumunda resimleri kaldıracağım.” şeklinde beyanda bulunan sanık, kovuşturma aşamasında, istinabe yoluyla Alanya 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan 17.10.2012 tarihli sorgusunda, “. Halime A.” isimli facebook hesabının mağdurla beraber oldukları dönemde mağdur tarafından açılıp, fotoğrafların aynı dönemde mağdur tarafından anılan hesaba yüklendiğini, birkaç gün sonra da, bu fotoğrafları, kendisine ait “Alperen D.” isimli facebook hesabına yüklediğini, iki üç ay geçtikten sonra mağdurdan ayrıldığını ve fotoğraflardan biri hariç diğerlerini sildiğini, mağdurun ise “..Halime A.” isimli hesabının şifresini unutmasından dolayı fotoğrafları silemeyip, kendisinden şikayetçi olduğunu ifade etmiş ise de, sanığın aynı ifadesinde mağdurla ayrılalı bir buçuk yıl olduğunu beyan etmesi, sanığa ait adli sicil kaydında yer alan ve bir örneği dosya içerisine alınan Kahramanmaraş 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.04.2012 tarihli, 2012/53 esas, 2012/433 sayılı kararında, sanığın, 09.06.2011 tarihinde, mağdura ve mağdurun annesine yönelik olarak tehdit suçunu işlediği sabit görülüp, sanık hakkındaki hükümlerin açılanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında, mevcut delil durumuna nazaran, tarafların 2011 yılı bahar aylarında ayrılmış olmaları, sanıkla mağdurun birlikteliğini gösteren özel fotoğrafın ise “,,Halime A.” isimli hesaba 21.11.2011 tarihinde yüklenmiş olması, mağdurun “H..” şeklinde bir isminin ve “..Halime A.” isimli hesabın kendisine ait olduğuna ilişkin bir açıklamasının da bulunmaması nedeniyle sanığın, fotoğrafların mağdurla beraber oldukları dönemde mağdura ait “Hilal Halime A.” isimli hesaba konulduğuna dair soruşturma aşamasındaki ifadesiyle çelişen, inandırıcılıktan uzak, soyut savunmalarına itibar edilemeyeceği, mağdurun aşamalarda özde değişmeyen ve maddi delillerle de doğrulanan samimi beyanlarına üstünlük tanınarak, “..Halime A.” isimli hesabın mağdura ait değil, mağdur adına ve onun bilgisi dışında açılmış bir hesap olduğunu ve bu hesap üzerinden fotoğrafları yayımlayanın sanık olduğunu kabul etmek gerektiği, kaldı ki aynı fotoğrafların, mağdurla aralarında husumet bulunmasına rağmen sanık tarafından “Alperen D.” isimli facebook hesabından yayımlanmaya devam edildiği, her iki hesapta paylaşımın “herkese açık” şekilde yapıldığı da dikkate alındığında, sanığın, mağdurun özel hayatına ilişkin fotoğraflarını ifşa etme kastıyla hareket ettiğinin sabit olduğu anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı TCK’nın 134/2. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun sübut bulduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki, sanığın fotoğrafları kendi hesabına koyup, başkalarına göndermemesinden ve üçüncü kişilerin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki hesaplara ancak özel bir çabayla girebileceğinden bahisle sanığın üzerine atılı suçun “ifşa” unsurunun gerçekleşmediğine ve “.. Halime A.” isimli hesabın mağdura ait olduğu peşin olarak kabul edilip, “..Halime A.” isimli hesapta, 21.11.2011 tarihinden 29.04.2012 tarihine kadar özel bir fotoğraf bulunması nedeniyle sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olmadığından bahisle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin (1) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Mağdur 02.05.2012 tarihinde şikayette bulunmuş olup, mağdur tarafından dosyaya sunulan 29.04.2012 tarihli internet çıktılarına göre, fotoğrafların, 29.04.2012 tarihine kadar yayımlandığı ve bu tarihten sonra yayımlandığına dair dosya kapsamında delil bulunmadığı anlaşılmakla, gerekçeli karar başlığında, 29.04.2012 olan suçun işlendiği tarihin, “Mayıs 2012” olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- TCK’nın 134/2. maddesinin 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, aynı maddenin 2. cümlesinde, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile TCK’nın 134/2. maddesinde yapılan değişiklikle, temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş ve ifşanın basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi halinde de aynı cezaya hükmolunacağının belirtilmiş olması karşısında, TCK’nın 7/2. maddesi gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun hükmün gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm tesisi gerektiği gözetilmeden, sanığın görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği kabulüne dayalı olarak ve suç tarihi itibariyle sanık lehine olan düzenleme nazara alınıp, temel cezanın asgari hadden uzaklaşılarak tayin edildiği ifade edildikten sonra, sanığın 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle hükmün karıştırılması ve temel cezanın tayini sırasında uygulanan Kanun maddesinin fıkrasının gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi,
2- TCK’nın 6/1-g maddesinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, mağdurun fotoğraflarını facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden belirsiz sayıda kişinin bilgi ve görgüsüne sunan sanık hakkında, hükmedilen temel cezada, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve lehe olduğu kabul edilen TCK’nın 134/2-2. cümlesi gereğince, yarı oranında artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan maddenin uygulanmaması suretiyle, sanığa eksik ceza tayini,
3- Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.