T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2015/826
Karar No:2016/137
K. Tarihi:10.2.2016
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;… Asliye Hukuk Mahkemesince (iş mahkemesi sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 24.12.2013 gün ve 2013/61 E., 2013/173 K. sayılı kararın incelenmesi davalı kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 gün ve 2014/9399 E., 2014/14742 K. sayılı ilamı ile;
(…Hakkında verilen boşanma kararı 17.10.2002 tarihinde kesinleşen davacıya, 04.10.2003 tarihinde yaşamını yitiren iştirakçi babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan yetim aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, davalı Kurumca kesildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
İnceleme konusu davaya ilişkin olarak ise; davacının ve boşandığı eşinin 19.11.2008 tarihinde Seçmen Kayıt sisteminde görülen adresinin Yeni Mah Kapı No: 22 olarak aynı olması ve 2007 yılı Halkoylamasında da aynı adreste olduklarının bildirilmesi, mahkemece yapılan keşif sırasında yapılan gözlemde; davacı ile eski eşi …’ın oturduğu iddia edilen evlerin aynı avlu içerisinde birbirine çok yakın olduğunun görüldüğünün zabta geçirilmesi ile fen bilirkişisinin krokisinde davacı ve boşandığı eşinin kaldığı iddia edilen evler arasındaki mesafenin 16 metre olduğunun belirtilmesi, İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 30.07.2012 tarihli raporunda özetle; davacının komşuları Çetin Taştan, …, Naki Şenay, mahalle muhtarı …’un ve davacının boşandığı eşinin yiğenleri Engin Yılmaz ile Şirin Yıldırım’ın 19.07.2012 tarihli imzalı beyanlarında özetle; davacının, boşandığı eşi … ve çocukları ile birlikte ikamet ettiklerini ve kömür satımı, tarım ve hayvancılık işleri ile uğraştıklarını belirtmeleri, beyanda bulunan bu şahıslar keşif sırasındaki beyanlarında önceki beyanlarını inkar ederek okumadan imzaladıklarını ifade etseler de hayatın olağan akışı içerisinde aynı avlu içerisinde davacının ve boşandığı eşinin yaşadığının belirtilmesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı ile boşandığı eşinin fiili olarak birlikte yaşadıkları belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, özellikle; 5510 sayılı Kanun’un 56/son maddesinde boşanmanın amacına yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesine, uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin araştırılmasının sözkonusu olmamasına, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulanmasının mümkün olmamasına, anılan madde ile boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusunun, gelir veya aylıktan kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiş olmasına, boşandığı eşle fiilen birlikte yaşamaya kişiyi sürükleyen etkenin niteliği ve türünün, hukuk düzeni açısından önem taşımamasına, hakkın kötüye kullanılması hangi dürtüyle (saikle) ortaya çıkarsa çıksın hukuk düzeni tarafından korunmamasına, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.04.2013 gün ve 2012/21-1404 E., 2013/578 K., 12.03.2014 gün ve 2013/21-614 E., 2014/277 K., sayılı ilamlarında da aynı ilkelerin kabul edilmiş olmasına göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 10.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.