T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Karar No:2014/8752
K. Tarihi:3.6.2014
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2011/523-2013/605
Taraflar arasında görülen adi ortaklık davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması dahili davalı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde taraflar ve vekilleri gelmediler. Evrak üzerinde inceleme yapılarak işin karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davalıların murislerinin 25.11.1999 tarihli harici sözleşme ile 1574 Ada – 2 parselde kayıtlı taşınmazın 196.32 m² kısmını davacıya sattığını, zilyetliği devralan davacının arsa üzerine bina inşa ettiğini, böylelikle arsanın değerinin 100.000 TL üzerine çıktığını, 28.06.2011 tarihindeki tapunun devredilmeyip, davacının oyalandığını, bu tarihteki görüşmede ise ferağ için fahiş bedel talep edildiğini, geçersiz sözleşme nedeniyle arsanın ve binanın ulaştığı bedelin belirlenerek şimdilik 100.000 TL (ıslah ile 57.814 TL)’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Yargılama esnasında bina bedeline ilişkin talep atiye terk edilmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının geçersiz sözleşme nedeniyle ancak ödenen bedeli isteyebileceği, reel bedelin talep edilemeyeceğini savunmuştur.
Birleşen davada ise, 2 parselde bulunan bina nedeniyle taşınmaza müdahalenin önlenmesi talep edilmiştir.
Mahkemece; resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, sözleşmede satış bedelinin belirlenmemesi nedeniyle, bilirkişinin satış tarihi itibariyle belirlediği rayiç arsa değeri esas alınıp, denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihinde ulaştığı bedele hükmedilmesi gerektiği, elatmanın önlenmesine ilişkin talebin ise ortada haksız kullanım bulunmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle, davanın kabulü ile 57.814.57 TL’nin davalılardan tahsiline, bina değeri konusunda talep atiye bırakılması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmektedir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Dava, harici satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir.
25.11.1999 tarihli satış senedinde satış bedelinin ne miktarda olduğu açıklanmadan alıcı tarafından satıcıya ödendiği belirtilmiştir.
TMK’nun 6. Maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Şu durumda, uyuşmazlığın çözümü için satış bedeli olarak verilen paranın ne kadar olduğu konusunda davacının ispata yönelik delilleri değerlendirmek suretiyle belirlendikten sonra paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması amacıyla uzman bilirkişiden rapor alınması gerekirken, yazılı gerekçe ile taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri esas alınmak suretiyle belirlenen bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan hükme esas alınan bilirkişi raporunda; denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılırken sadece altın, USD, faiz değerleri esas alınmıştır. Oysa, bu değerler dışında enflasyon, döviz kurlarındaki artış, tüketici eşya fiyat endeksi, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının da alınarak ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değerin hesaplanması gerekir. Bu bağlamda hükme esas alınan raporda dikkate alınan etkenler yeterli değildir. Bunun yanında, ifanın imkansız hale geldiği 28.06.2011 tarihi yerine dava tarihine kadar ulaştığı değerin belirlenmesi de doğru değildir.
Hal böyle olunca mahkemece, ödenen satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak uzman bilirkişi vasıtasıyla hesaplanması ve hesaplanan bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.