T.C.
Yargıtay
13. Hukuk Dairesi
Esas No:2010/15053
Karar No:2011/4054
K. Tarihi:16.3.2011
Davacı, 2003 yılında mevduat hesabı açtırdığından dolayı kimlik bilgilerinin ve imzasının davalı bankada bulunduğunu, nüfus cüzdanını kaybettiğini ve bunun için gerekli olan yasal bildirimlerde bulunduğunu, davalı bankanın 3. kişilere kimlik bilgisini kullanarak kendi adına kredi kartı vermesi üzerine bu kişinin kredi kartını kullanarak borç yaptığını bankanın ödeme için kendisini aradığında öğrendiğini, hemen itiraz ettiğini ve bu yönde Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunduğunu, yaşanan bu olaylara rağmen davalı bankanın sonradan aleyhine icra takibinde bulunduğunu ayrıca mal beyanında bulunmama suçundan şikayet ettiğini, davalı bankanın özensiz ve basiretsiz davranarak kendisini maddi ve manevi olarak zarara uğrattığını bu nedenlerle 30,000,00.TL manevi tazminat ile şimdilik 1.000.00,TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının manevi tazminat talebi yönünden; Dava, 3. kişilerin kimlik bilgilerini kullanarak davalı bankadan kredi kartı alarak kullanmaları sonucunda oluşan borç nedeniyle davalı bankanın haksız olarak aleyhine icra takibi başlatması ve mal beyanında bulunmamak suçundan şikayette bulunması nedeniyle açılan manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmişse de, Borçlar Kanunu’nun haksız eylem faslında düzenlenen 49. maddesi, aynı Kanun’un 98/2 maddesi yollaması ile sözleşmeye aykırı davranışlarda da uygulanmaktadır. Sözleşme hükümlerine aykırılık hallerinde, bu aykırı davranış, eğer kişilik haklarını ihlal etmişse ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde öngörülen koşulların varlığı sabit olursa, o takdirde manevi tazminata hükmedilebilir. Kişinin onuru, saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere saldırı halinde manevi bir zarar yani kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmenin oluştuğunun kabulü gerekir. Davalı bankanın davacının kimlik bilgilerini kullanan 3. kişi ile kredi kartı sözleşmesi imzaladığı ve bu kişiye verdiği kredi kartının kullanılması nedeniyle bu sözleşmede belirtilen adres ve telefonlardan 3. kişiye ulaşılmadan borcu ödemesi için telefonla davacının arandığı, bu olaydan haberi olan davacının 09.03.2005 tarihide davalı bankaya bu başvurunun kendisi tarafından yapılmadığı yönünde yazılı başvuruda bulunması, üzerine davalı banka tarafından 09.03.2005 tarihinde sahte kimlikle kredi kartı başvurusu yapıldığı ve onaylandığı gerekçesi ile kredi kartının bloke edildiği, davacının aynı tarihte Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu ve bu soruşturma kapsamında Cumhuriyet Savcılığı tarafından yazılan yazıya davalı banka tarafından 10.05.20015 tarihinde yazılı olarak cevap verildiği, davalı bankanın bu olaylardan haberdar olmasına rağmen 13.06.2005 tarihinde davacı aleyhine sahte kimlikle yapılan başvurudaki adrese değil, davacının adresi belirtilerek 2,834.71.TL asıl alacak, faiz ve vergi ile toplam 3.219.17.TL’ nın tahsili istemi ile Beyoğlu 1. İcra Müdürlüğü’nün 2005/2343 Esas sayılı dosyasında ilamsız takipte bulunduğu, ödeme emrinin 13.07.200ü tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından 15.07.2005 tarihinde borca, imzaya ve faizler ve masraflara itiraz ile mal beyanı dilekçesi verdiği ve olayları yeniden anlattığı ve bu diiekçeli usulüne uygun olarak mal beyanında bulunmasına rağmen davalı banka tarafından davacı aleyhine 15.08.2005 tarihinde mal beyanında bulunmamaktan dolayı İcra Ceza Mahkemesi’ne şikayette bulunulduğu, 24.11.2005 tarihli ilk celsede davalının bu şikayetinden vazgeçtiği ve böylece davalı bankanın kusurlu davranışları nedeniyle davacının şahsiyet haklarının hukuka aykırı olarak ağır bir şekilde zarar gördüğü dosya içeriği ile anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece; hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalınarak, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davalının kusurlu eyleminin davacıda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesi, istek sahibinin toplumdaki yeri, kişiliği, hassasiyet derecesi, saldırının niteliği göz önüne alınarak davacı yararına makul bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:
Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA<karar>, 16.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.