T.C.
Yargıtay
17. Hukuk Dairesi
Karar No:2014/10468
K. Tarihi:3.7.2014
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 3.573.00 TL. maddi tazminatın ödeme tarihi olan 12.11.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı M.A. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 Sayılı KTK‘nın 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürüş yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler İle İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97.maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra;
Konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı” kenar başlığı altında;
Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca, Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu; açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK‘nın 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında; Alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup,
Aynı maddenin 2.fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde; yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır.
Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK‘nın 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçek-
leşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın REDDİNE aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Bkz. YHGK
23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, sürücünün alkol aldığı kabul edilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında olup olmadığı üzerinde durulmalı, içinde nörolog doktorun da bulunduğu uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı M…A…’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.7.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.