T.C.
Yargıtay
23. Hukuk Dairesi
Karar No:2015/5944
K. Tarihi:17.9.2015
mahkemece, bilirkişi raporunun detay dökümünün 51-56. sırasında yer alan çeklerin iflastan önce tedavüle çıkarılmış olduğunun tespiti halinde davalı müflis ile davacı bankaya devredilen bankalar arasındaki sözleşmelerin hükümleri incelenerek, bankaların çek yaprağı başına sorumluluğu ile ilgili müşterisine rücu edemeyeceğine ya da bu sorumluluğun yukarıda açıklanan şekilde bir teminatla karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunması halinde kayıt kabul isteminin reddine; aksi halde, yaprak başına sorumluluk riski devam ettiğinden ibraz tarihi itibariyle yaprak başına risk tutarının iflas tarihine kadar yasal faiziyle ulaştığı meblağın belirlenmesi ve şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne; 1, 13, 51- 56. sıradaki çekler dışında kalan çeklerden, raporda “takastan iade”, “takastan iade-karşılıksız”, “arkası yazılmış, karşılıksız” ibaresi ile belirtilen çekler ile raporda keşide tarihi boş bırakılmış, ancak “arkası yazılmış” ibaresi yazılmış, karşılıksız olup olmadığı belirtilmemiş olan 12. sıradaki çek ile keşide tarihi boş bırakılmış, ancak “takastan iade” ibaresi yazılmış, karşılıksız olup olmadığı belirtilmemiş olan 24. sıradaki çek ile sadece keşide tarihi boş bırakılmış 45. sıradaki çekin fotokopileri istenerek hesapta para bulunmadığı için karşılıksız kalan çeklerin hangileri olduğu belirlenip, bunlar süresinde ibraz edilmiş ise iflas tarihi itibariyle oluşan faizli risk tutarının kesin alacak olarak kaydı mümkün ise de, taleple bağlı kalınarak şarta bağlı alacak olarak kayıt ve kabulüne; ” hesapta para bulunmadığı için karşılıksız kalması” ve ” süresinde ibraz edilmesi” koşullarını taşımayan çeklerle ilgili olarak da kayıt kabul isteminin reddine bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ve bireysel bankacılık hizmet sözleşmesine istinaden müflis şirkete kullandırılan çek taahhüt kredisi kapsamında verilen çek defteri nedeniyle davalı şirketin borçlu bulunduğunu, borçlu firma ve kefillerine 15.04.2010.tarihinde ihtarname keşide edilerek kredi hesabının kat edildiğini ve borçlarının muaccel kılındığını, şarta bağlı alacaklar henüz müvekkili bankadan talep edilmemiş ise de talep edildiğinde ödenme riski bulunan, iflas idaresi tarafından reddedilen 26.500,00 TL ödenme riski tutarının, dava tarihinde 56.000,00 TL‘ye yükseldiğini ileri sürerek, 56.000,00 TL‘nin şarta bağlı olarak İİK‘nın 196. maddesi gereği %72 oranında işleyecek faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabulünü talep etmiştir.
Davalı müflis şirket iflas idare memuru M.. E.., davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; raporda belirtilen çeklerin 28.05.2007 – 07.08.2007 tarihleri arasında ibraz edildikleri, karşılıksız kaşesi vurulduğunun sabit ve çekişmesiz olduğu, çekler için icra takiplerinin yapıldığı, çeklerin ibraz tarihleri ve çekler için öngörülen yasal zamanaşımı süreleri dikkate alındığında 2007 tarihindeki bu çeklerle ilgili olarak bankadan üçüncü kişilerin hak talep etmelerinin dava tarihi ve hali hazırda mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davacının çek yapraklarından kaynaklanan risk bedelinin şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne ilişkindir.
Dairemizin 18.06.2015 tarih ve 2992 E., 4731 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Muhatap bankanın kanunî garanti miktarını hamile ödemesi zorunluluğu tüm şartların (çeki ibraz edenin meşru hamil olması, herhangi bir ödeme engelinin bulunmaması, bankaca basılmış veya bastırılmış geçerli bir çekin bulunması, çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının mevcut olmaması) birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Koşulların birlikte gerçekleşmemesi, muhataba çek bedelinin karşılığı yanında kanunî garanti miktarını da ödememe hakkı verecek ve hatta duruma göre ödememe görevini yükleyecektir.(Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010.s.265)
Somut olayda, dosya kapsamından bilirkişi raporundaki detay bölümünün 1. sırasındaki 28.05.2007 tarihli çekin 03.12.2007 tarihinde, 13. sıradaki 13.07.2007 tarihli çekin ise 03.12.2007 tarihinde süresinden sonra ibraz edildiği görülmüş olup, bu çeklerin bankaya ibrazı tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK‘nın 708/1. maddesi, “Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.” hükmünü içermektedir.
Bu durumda mahkemece, muhatap bankanın kanuni garanti miktarını hamiline ödemesi zorunluluğuna ilişkin “çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi” koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle adı geçen çeklerle ilgili kayıt kabul isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi doğru olmamış ise de karar, bu çekler bakımından sonucu itibariyle doğru olmuştur.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki detay dökümünün 51-56. sıralarında yer alan çeklerin keşide tarihi, durumu, işlem tarihi ile ilgili bölümlerinde “müşteride olduğu ibaresinin yazıldığı, bu durumda henüz ibraz edilmemiş olduğu, diğer çeklerin bir kısmı için “arkası yazılmış karşılıksız”, bir kısmı için “takastan iade, karşılıksız” ibaresine yer verilmiştir.
Çek bir ödeme vasıtasıdır; Yasa koyucu çeki para gibi bir ödeme vasıtası olarak düşündüğü için çeklerin keşide tarihleri itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK‘nın “Vade” başlıklı 707/1. maddesinde “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.” hükmünü getirmiştir.
Vade kaydının geçersiz olmasına karşılık Türk Ticaret Kanunu, çeke ileri bir tarihin keşide tarihi olarak konulmasını geçerli saymıştır. TTK‘nın 707/2. maddesine göre keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. Fıkradan açıkça anlaşıldığı gibi, keşide (ihdas) tarihi olarak ileri bir tarih konabilecek; ancak bu ileri tarih çekin hemen ibraz edilerek ödenmesini engellemeyecektir. Çeke ihdas tarihi olarak ileri bir tarihin konmasında amaç, TTK‘nın 708. maddesinde yer alan ibraz süresini uzatmaktan ibarettir. Bu maddeye göre ibraz süresi ile ilgili müddetler çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler. Örneğin 10.günlük ibraz süresi, 15 gün sonraki keşide tarihi taşıyan bir çekte 25 güne çıkmış olmaktadır. Bir ödeme vasıtası olarak düşünülmesine rağmen, bu dönemde de uygulamada çeke bir bononun fonksiyonunun gördürüldüğü, yaygın şekilde çekin ileriki tarihli olarak düzenlendiği görülmektedir.
20.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesi, “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çek ile ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemenin dayandırıldığı gerekçede, “ileri düzenleme tarihli çekin üzerinde yer alan tarihten önce, bankaya ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya ../..
tamamen bulunmaması hâlinde, söz konusu çekle ilgili olarak ”karşılıksızdır” işleminin ve hukukî takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmiş; ileri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak kambiyo senetlerine özgü hukukî takip yoluna başvurulabilmesi için üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve bu Kanun hükümlerine göre “karşılıksızdır” işlemine tabi tutulmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Kanunkoyucu bu düzenleme ile yetinmemiş, 5941 sayılı Kanun’un geçici 1/5. maddesinde, “31.12.2011 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” şeklinde bir geçiş hükmüne de yer vermiştir.
Söz konusu düzenlemeye göre; 31.12.2011 tarihinden sonra ileri düzenleme tarihli bir çek, üzerinde yazılı bulunan keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiğinde, şayet hesapta para bulunuyorsa, ibraz eden hamile çekin karşılığı ödenecektir. Buna karşılık, hesapta para mevcut değilse, bu çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmayacak ve hukukî takibe geçilemeyecektir. Zira, hukukî takip yoluna gidilebilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şartı aranmaktadır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 610. sayılı TTK‘nın 795/1. maddesi, “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.” hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrası ise “Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir.” hükmünü içermektedir. Anılan son düzenleme ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesi ileri düzenleme tarihli çeke imkân vermiş ve fakat Çek Kanunu’nun 31.01.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik geçici 3/5. maddesi ile 31.12.2017 tarihine kadar keşide tarihinden önce bankaya ibrazın geçersiz olduğu şeklinde getirilen düzenleme ile ileri düzenleme tarihli çekin ibrazına bu tarihten önce izin verilmemiştir.
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesine göre ileri tarihli çeklerde TTK‘nın 707. maddesi uyarınca keşide tarihinden önce de çek ibrazında karşılığı varsa ibraz tarihi de belirtilerek tam veya kısmi karşılık ödenecektir. Keşide tarihinden önce çekin kısmen karşılığı varsa hamil dilerse kısmi karşılığı alacak; o takdirde çekin aslını bankaya bırakacak; fotokopisi kendisine verilecek; almak istemez ise, çekin aslı hamile verilecek; fotokopisi bankada kalacaktır. Kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkan çekin daha sonra ödenmesi için keşide tarihinde veya daha sonra yasal ibraz süresi içinde -10.gün veya 1 ay- mutlaka ikinci defa ibrazı ve gerekli işlemlerinin yapılması gerekecektir.
Bankanın yasal ödeme yükümlülüğü karşılıksız ya da kısmen karşılıklı çekin, keşide tarihinden sonra bankaya yeniden ibrazı ve karşılıksız ya da kısmi karşılıksız işlemi yapılması halinde doğacaktır.
5941 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca, muhatap bankanın ibraz edilen her çek yaprağı için ibraz eden hamile karşılığının tamamen ya da kısmen bulunması halinde, hükümde belirtilen miktarını ödemekle yükümlüdür. Bu husus hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir. Anılan Kanun’un 3/son maddesinde, “(Ek fıkra: 31/01/2012-6273 S.K/2. md.) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer.” hükmüne; geçici 3/4. maddede ise, “Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, muhatap bankanın 3. maddenin üçüncü fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30/6/2018 tarihinde sonra erer.” hükmüne yer verilmiştir.
5941 sayılı Çek Kanunu’na göre, ”karşılıksız” işlemi muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır (md.3/2). Ancak bankanın keşideciye rücu edebilmesi için çekin tamamen veya kısmen karşılıksız olduğunun çek üzerinden yer alması gerekir (md.3/4). Çekin arkasına karşılıksız yazılmasını talep etmeyen hamile, herhangi bir işlem yapılmadan çek iade edileceğinden, bankadan yasal yükümlülüğünü yerine getirmesi de istenemeyecektir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda “gayri nakdî kredi” kavramına bir tanım getirilmemiş olmakla birlikte, banka tarafından verilen teminat mektupları, kefaletler, aval, ciro, kabul ve benzeri işlemler gayri nakdî kredi olarak kabul edilmiştir (m. 48/1 ) Doktrinde “gayri nakdî kredi” bankanın para ödemeyip, olumsuz bir durumun (riskin) gerçekleşmesi hâlinde ortaya çıkacak zararın sorumluluğunu yüklendiği, ödemeyi, korkulan olayın vukuunda yaptığı kredi türüdür. Kanundaki sayma sınırlı olmadığından, mahiyeti itibariyle gayri nakdî kredi sözleşmesinin özelliklerini gösteren her türlü işlem gayri nakdî kredi kapsamında değerlendirilecektir. Gayri nakdî kredilerin en önemli özelliği, müşteri ile sözleşeni arasındaki ilişki (temel ilişki), banka ile müşteri arasındaki ilişki (karşılık ilişkisi) ve banka ile temel ilişkideki müşterinin karşı âkidi olan kişi arasındaki ilişki (teminat ilişkisi) olmak üzere üçlü bir ilişki içermeleridir. Hukukumuzda atipik bir görünüm sergileyen gayri nakdî kredi sözleşmesi, sözleşme olması hasebiyle BK’ya, ticarî bir sözleşme olması nedeniyle TTK’ya ve bankaların yürüttüğü bir işlem olması nedeniyle de Bankalar Kanunu’na tabidir. İşte normal koşullarda bankanın sözleşme yapmak suretiyle tanıdığı bu garanti, varsayımsal sözleşme esasından hareketle 5491 sayılı Kanun’un 3/3. maddesi kapsamında ödenecek miktarlarda “kanunî bir zorunluluk” şeklini almıştır. Madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, muhatabın tek taraflı olarak bu sözleşmeden dönmesi (fesih) mümkün olmadığından, şartları gerçekleşmişse kanunî garanti miktarını hamile ödemek yükümlülüğü altındadır. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010.s.261)
Banka ile hesap sahibi keşideci arasında bir gayri nakdi kredi ilişkisinin kabul edilmesi, bankanın keşideci için çek hamiline bir garanti verdiği şeklinde anlaşılacaktır. Nitekim 3167 sayılı Çek Yasası’nda uygulamada, karşılıksız bir çek nedeniyle yasal yükümlülüğünü yerine getirirken çek arkasına “iş bu çek karşılıksızdır. Banka yasal garantisi nedeniyle … TL ödemiştir.” şerhi düşülmekteydi.
Çek Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince “Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılması, bankanın Çek Kanunu’nun 3/3. maddesindeki ödeme yükümlülüğünün keşideci aleyhine bir garanti değil, çek hamili lehine Yasadan kaynaklanan doğrudan ödeme yükümlülüğü olduğunu göstermektedir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.258)
Bu zorunlu gayri nakdi kredi sözleşmesi için bankanın çek defteri vermeden, istediği teminatı talep edebileceği kuşkusuzdur. Eğer hesap sahibi bankanın kredi müşterisi ise, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçları için daha önce verdiği ipotekler, ticari işletme rehinleri, menkul rehni, mevduat ve alacaklar üzerindeki rehinler, bankanın aldığı kefaletler bu kredinin de teminatını oluşturacaktır.
Bankanın, azami yasal yükümlülüğü için bunu karşılayacak miktarda paranın, hesap sahibi tarafından bloke edilmesini istemesi de mümkün ve yasaldır. Yasal yükümlülüğün 500,00 TL olması halinde, banka verdiği 25 yapraklık çek defterinde, hesap sahibine 12.500,00 TL‘lik bir gayri nakdi kredi açmaktadır. Bloke olarak alınan paranın teminat oluşturması için çek hesabı dışında bir hesapta tutulması ve hesap sahibinin bu para üzerinde bankaya rehin hakkı tanıması gerekecektir. Çek yaprakları ödendikçe veya iade edildikçe hesap sahibi o miktarda bloke parasını geri alabilecektir.
Bankacılık Kanunu açısından bankanın yasal garantisi nedeniyle çek defteri verdiği müşterilerine açtığı gayri nakdi kredi ile akdi garantileri -teminat mektubu, aval, kabul kredisi vs. nedeniyle açtığı gayri nakdi krediler arasında bir fark yoktur.
Öte yandan, TTK‘nın 712. (610. sayılı TTK‘nın 800/1) maddesine göre, çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin ölümü veya medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi yahut iflası çekin muteberliğine halel getirmez.
Çek tedavüle konulduktan -lehtara veya hamile verildikten- sonra, keşidecinin durumunda meydana gelen değişikliklerin çekin geçerliliğini etkilememesi doğaldır. Burada aranan tek şart çekin tedavüle çıkarılmasıdır. Hamile yazılı çekin lehtarın veya hamilin elinde bulunması, emre yazılı çekte lehtarın cirosu ve çekin teslimi tedavüle çıkarıldığının kanıtıdır. Çek ileriki tarihli olarak düzenlenebileceğinden (TTK md.707), çekin keşidecinin ölümünden, ehliyetini kaybetmesinden veya iflasından sonraki bir keşide tarihini taşıması tek başına -aksi ispat edilmediği sürece- geçerliliğini etkilemeyecektir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.167) Diğer anlatımla, iflas kararı verildikten sonra keşide edilen ve tedavüle çıkarılan çekler bakımından ise, bu çeklerin bankaya ibraz edilmesi ve banka aracılığıyla bir ödemenin yapılması mümkün olmadığından, hukuken bankaya ibraz edilemeyecek bu çekler için bankanın mevzuat gereği sorumluluğu devam etmediğinden, bunları iflas masasına kaydının talep edilemeyeceği gözetilmelidir.
Netice itibariyle bankanın kanunî garanti miktarını hamile ödemesi zorunluluğu tüm bu şartların (çeki ibraz edenin meşru hamil olması, herhangi bir ödeme engelinin bulunmaması, bankaca basılmış veya bastırılmış geçerli bir çekin bulunması, çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının mevcut olmaması) birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Koşulların birlikte gerçekleşmemesi, muhataba çek bedelinin karşılığı yanında kanunî garanti miktarını da ödememe hakkı verecek ve hatta duruma göre ödememe görevini yükleyecektir. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010.s.265)
Mahkemece, kayıt kabul talep edenin, çek yaprağı başına Yasa gereği yaptığı ödemeleri yukarıda açıklanan şekilde bir teminattan karşılanacağı veya Yasa gereği yapılacak ödemelerin çek hesap sahibinden talep edilmeyeceği yönünde taraflar arasında yapılmış bir sözleşme olup olmadığı hususları araştırılarak, sonuca ulaşılması gerektiği şüphesizdir. Dairemizin 21.04.2014 tarih ve 2013/7515 E., 2014/3098 K.; 04.02.2015 tarih ve 2014/3183 E., 2015/559 K. sayılı ilamları bu yöndedir.
Öte yandan, bilirkişi raporu alınmış ve bilirkişi raporunda alacak miktarı hesaplanmış ise de, mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, 6762 sayılı TTK’nın 726. maddesinde yazılı olan 6 aylık zamanaşımı süresi, çek hamilinin keşideci ve cirantalara yapacağı takiplerde aranan zamanaşımı süresi (çek vasfının korunduğu süre) olup, banka, çek borçlusu ya da ciranta olmadığından bu 6 aylık zamanaşımı süresine tâbi değildir. Dayanağını 3167 sayılı Yasa’nın 10. maddesinden alan yaprak başına sorumluluk yönünden zamanaşımının, banka ile çek hesabı sahibi keşideci arasında çek hesabı açılırken düzenlenen gayri nakdi kredi sözleşmesinin atipik bir sözleşme olması nedeniyle BK‘nın 125. maddesindeki 10.yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu da gözetildiğinde, çek hamilinin muhatap bankaya karşı olan yaprak başına sorumluluk talebinin de bu hususta ayrı özel bir düzenleme olmaması karşısında 3167 sayılı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca genel hükümlere tâbi olup, aynı zamanaşımı süresine tâbi olacağının kabulü gerekir. Diğer anlatımla, bu 10.yıllık süre, çek hamilinin muhatap bankaya karşı olan bu tür istemlerinde gündeme gelebilecek bir süre olup, dava dışı hamillerin çekleri süresinde ibraz etmesi ve karşılıksız kalması halinde doğacak yaprak başına sorumluluk miktarına ilişkin alacağın tâbi olduğu 10.yıllık zamanaşımı süresi içerisinde çek hamillerinin muhatap davacı bankadan muhtemel bu tür talepleri nedeniyle doğacak muhtemel riskin (borcun) taliki şarta bağlı alacak olarak davalının iflas masasına kayıt ve kabul isteminde bulunmuştur.
Diğer yandan,3167 sayılı Yasa’nın 6/son maddesi takasa ibraz edilen ve kısmi karşılığı bulunan çekler hakkında teknik nedenlerle takasta işlem yapılamayacağından -ne kısmi karşılığı, ne de yasal yükümlülük nedeniyle- hiçbir ödeme yapılamayacağını hükme bağlanmıştır. Hiçbir ödeme yapılmaması sadece takasta ödemeyi kapsamakta olup; çek, hamiline iade edilince, hamilin muhatap bankaya çeki ibraz ederek hem kısmi karşılığı, hem de yasal yükümlülüğü talep edebileceği kuşkusuzdur. Yeni Çek Kanunu’nda bu Yasa’ya tâbi çekler açısından konuya, 8/4. maddesinde açıklık getirilmiş ve takas odaları aracılığı ile ibraz edilen çekler için, yaprak başına sorumluluk miktarı dahil, kısmi ödeme yapılamayacağı hükmü tekrarlandıktan sonra ” Bu durum, muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlüğünü ortadan kaldırmaz ” hükmüne yer verilmiştir. Muhatap bankanın ödeme yükümlülüğü -varsa- kısmi karşılığı ve yasal yükümlülüğü kapsamaktadır. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011, Sh. 233)
Bu durumda, mahkemece, bilirkişi raporunun detay dökümünün 51-56. sırasında yer alan çeklerin iflastan önce tedavüle çıkarılmış olduğunun tespiti halinde davalı müflis ile davacı bankaya devredilen bankalar arasındaki sözleşmelerin hükümleri incelenerek, bankaların çek yaprağı başına sorumluluğu ile ilgili müşterisine rücu edemeyeceğine ya da bu sorumluluğun yukarıda açıklanan şekilde bir teminatla karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunması halinde kayıt kabul isteminin reddine; aksi halde, yaprak başına sorumluluk riski devam ettiğinden ibraz tarihi itibariyle yaprak başına risk tutarının iflas tarihine kadar yasal faiziyle ulaştığı meblağın belirlenmesi ve şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne; 1, 13, 51- 56. sıradaki çekler dışında kalan çeklerden, raporda “takastan iade”, “takastan iade-karşılıksız”, “arkası yazılmış, karşılıksız” ibaresi ile belirtilen çekler ile raporda keşide tarihi boş bırakılmış, ancak “arkası yazılmış” ibaresi yazılmış, karşılıksız olup olmadığı belirtilmemiş olan 12. sıradaki çek ile keşide tarihi boş bırakılmış, ancak “takastan iade” ibaresi yazılmış, karşılıksız olup olmadığı belirtilmemiş olan 24. sıradaki çek ile sadece keşide tarihi boş bırakılmış 45. sıradaki çekin fotokopileri istenerek hesapta para bulunmadığı için karşılıksız kalan çeklerin hangileri olduğu belirlenip, bunlar süresinde ibraz edilmiş ise iflas tarihi itibariyle oluşan faizli risk tutarının kesin alacak olarak kaydı mümkün ise de, taleple bağlı kalınarak şarta bağlı alacak olarak kayıt ve kabulüne; ” hesapta para bulunmadığı için karşılıksız kalması” ve ” süresinde ibraz edilmesi” koşullarını taşımayan çeklerle ilgili olarak da kayıt kabul isteminin reddine bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10.gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.